A-I

444 27 77
                                    


Yaz aylarınızı süsleyen, evinize misafir ettiğinizde pişman olmayacağınızı umduğum, sıcak günlerde içinizi serinletecek bir aşk hikayesiyle kapınızdayım efenim! Teşekkür ederim şimdiden, iyi kötü her şey için. Keyifli okumalar dilerim. ♥️ 27.06.23'

Güneşin kavurucu sıcağı tenimi yakıp sıyırırken, altında uzandığım nar ağacının gölgesi az da olsa serinlememe yardımcı oluyordu. Penceresi açık olan mutfak camından sızan annemin o meşhur domates çorbasının kokusu burnuma dolduğunda ise huzuru her bir uzvumda hissediyordum. Temmuz ayının dokuzu, ikindi vakitleriydi. Üzerimden hâlâ atamadığım o yoğunluğun izlerini taşısam da bu yazı sadece dinlenmeye ve katiyyen yeni arayışlara girmeden geçirmeye kendimi adamıştım. Şehir dışı tatilinin fikri bile yorucu gelmeye başladığında, yaşlanıp yaşlanmadığımı sorgular olmuştum. Şu günlerde öylesine derin düşünceler beni muhitimden uzaklaştırıyordu ki, Tarih yerine Felsefe fakültesinden mi mezun olsaydım diye düşünmüşlüğüm bile vardı. 22 yaşımda, kimilerine göre gençliğimin baharında olmama rağmen ben geleceğin getireceği yükleri şimdiden kendime dert edinip, bunlarımlara giriyordum.

"Tanem!"

İstifimi bozmadan, adımı seslenen abimin yanıma gelmesini bekledim.

"Cevap versene kızım!"

Gözlerimi açtığımda, bir poşet eriğin başımdan aşağı döküleceğini ise beklemiyordum.

"Abi!" diyerek çıkıştım, sondaki i harfini gereğinden fazla uzatarak. Hızla oturduğum yerde doğrulup, erikleri vücudumdan uzaklaştırdım. "Yapılacak iş mi bu şimdi, Allah aşkına?!"

"Babam, aşeren kadınlar gibi erik diye sayıkladığını duyunca bu sıcakta beni lokantadan buraya yolladı. Hayır bi' de geri dönüşü var bu yolun!" dedi. Ardı arkası dinmeyen sitemlerine kulak asmayarak, kocaman can eriğimden bir ısırık aldım.

"Maşallah, maşallah! Hanımefendi burada yatsın, keyif çatsın, biz lokantada akşama kadar eşek gibi çalışırız!" diyerek sitemini sonlandırdı.

"Amma abarttın be abi!" dedim. Bir avuç eriği ona uzattığımda, teklifimi geri çevirmişti. Açıkçası buna sevinmiştim. "Mesleğine icra etmek isteseydin, babam emin ol daha çok sevinirdi. Sen kendin istedin lokantada ona yardım etmeyi. Sızlanma şimdi."

"Ulan adam amele gibi çalıştırıyor anasını satayım!" dedi. Sandalyeyi ters çevirip oturdu. "Ben lokanta bizim, kendi işimin patronu olurum diye düşünürken, kendi işimde köle oldum. Babam bu sabah bana un çuvalı taşıttı lan. Hem de bu sıcakta!"

Kıkırdadım. "Ya çen patyonculuk mu oynamak içtedin çen!" dedim. Suratının aldığı ifadeyi gördüğümde ise kocaman bir kahkaha atmıştım.

"Sen gül tabii, gül." dedi. Benim mutluluğuma garezin mi var pek sevgili abiciğim? "Akşama kadar otur evde, anca ye. Kapılardan geçemediğin zaman ağlarsın ama."

Kaşlarımı çatıp, elimdeki eriği suratına fırlattım. "Moralimi bozmak için mi dünyaya geldin sen benim?" dedim. Ağzıma bir erik daha attım. "Hem spora gidiyorum ben. Aksatmıyorum ki."

"Gidiyordum olmasın o. Geçmiş zaman eki. Gerçi sen sözelcisin, benden iyi bilirsin." dedi.

"Yaa, abi!" dedim. "Kilo mu almışım? Dalga geçmeden, ciddice söyle."

Eğildi ve burnumu iki parmağının arasına sıkıştırıp, çekiştirdi. "Taşşak geçiyorum gerizekalı."

"Düzgün de konuşsan, çok iyi olacak." dedim. Umursamaz bir tavırla göz kırptı.

"Tarık!" diye seslenen annemin sesini duymamızla, ikimiz de kapıya doğru dönmüştük. "Şu çöpleri atıver oğlum."

"Hay ben-" diyerek yerinden kalktı abim. Gözlerimi kocaman açarak ona baktım. "Atarım valide sultan. Emret, öleyim hatta."

avukat beyWhere stories live. Discover now