A- VII

104 19 49
                                    





Keyifli Okumalar...

(Baran'dan...)

"Anne.."

Elimdeki pembe gül buketini yanına koydum. Muhtemelen geçen seferki buket gibi, bunu da kimin getirdiğini hatırlamayacak.

"Anne.. Beni hatırladın mı?"

Anne özlemiyle yanıp tutuşan bir evlat için; annesinin onu hatırlamaması, sarılamaması, sevgi gösterememesi ne kadar büyük bir eziyet. Onu ziyarete geldiğim her an, çocukluğuma edilen bir küfür gibi. Abisini ve kız kardeşini büyüten, dağıldıkları için toparlamayı kendine vazife edinerek büyümüş, babasının ihmalkârlığı altında ezilmiş, bakıcıların şefkatinden yoksun, sürekli dik durması gerektiğinden asla sırtı sıvazlanmayan o çocuk.

"Sen de kimsin?" dedi annem. Her an her defasında, aynı soru nasıl bu kadar can alıcı olabiliyordu?

"Baran ben, anne." dedim. Ellerini tutmama izin vermedi. Babamın ona taktığı yüzük hâlâ parmağındaydı, babamı hatırlıyordu ama beni... Beni nasıl unuttun anne?

"Baran mı?" dedi. Gözlerimin içine öyle bir baktı ki acaba dedirtti yine, acaba hatırlayacak mı? Kaşlarını çattı, gözlerini kaçırdı ve öfkelendi. "Benim bir tane oğlum var!" dedi. Aldığım nefeste boğuldum. "Bülent! Benim oğlum o. Sen değilsin! Ner'de benim oğlum?! Büyüdü o. Gelecek. Üniversite okuyor." Abimden bahsederken çok mutlu. Benim adımı duyunca sinirleniyor. "Doktor olacak. Söz verdi. Cerrah olacak."

Yıllar önce, ikinci gelişimde, beni hatırladığında ve abimi görmek istediğinde deliye dönmüştüm. Anneme bağırarak; abimin onu sevmediğini, adını anmadığını ve gelmeyeceğini söylemiştim. Görevliler beni sakinleştirmiş, tıbbi müdahale uygulamış ve annemin yanından ayırmışlardı. Olay olduğunda 19 yaşındaydım. Şimdi 28.. Aradan koskoca 9 sene geçmişti. Sıklıkla olmasa da annemi ziyaret etmeye devam ettim. Hepsinde onun bir oğlu daha olduğunu söyledim, hepsinde kendimi tanıttım.

Hiçbirinde beni kabul etmedi. İstemedi.

"Avukat oldu." dedim. Hep abimin abisi gibi hissetsem de annemin yanında kıskanç bir kardeşten farksızdım.

"Hayır! Tıp okuyor o!" dedi annem. Yüzüne bakamıyordum. Yüzüne bakar ve abime olan sevgisini, ilgisini görürsem; kendime olan sevgimi ve ilgimi yitirirdim.

"Öyle mi?" dedim. Canım yanıyor, sol yanım paramparça oluyordu ama yine de ziyaretine gelmeden yapamıyordum.

Özlem; hiç eksilmeyen ve gün geçtikçe süratle artan bir duygudur.

Annen de seni çok özlediği için mi sana bu adı verdi? Bi' ad, bi' insana ancak bu kadar yakışırdı anne.

"Sen kimin oğlusun?" diye sordu bana. En azından yalnız değilim. Kız kardeşimi de hatırlamıyor. Ama ne çare... o da annemi tanımıyor ve özlemiyor.

Annemin özlemi bir beni yaralıyor ve annem bu yarayı sarmak bir yana dursun, daha çok kanatıyor.

Beni bilmiyor.. Tanımıyor.

"Ben mi?" diye sordum. Güldüm. "Annem yok benim." dedim. Annemi soranlara hep söylediğim yalanı, bu kez de anneme söyledim.

"Allah sabır versin oğlum." dedi.

Oğlum.. Bunu sıradan birine nasıl derse bana da öyle dediği için, canım daha çok acımıştı.

avukat beyWhere stories live. Discover now