A- XXI

51 9 10
                                    




Keyifli okumalar dilerim.

Üzerimden atamadığım yorgunluk, birkaç gündür hayat enerjimi sömürüyordu. Hiçbir sıkıntım ya da derdim olmamasına ek, beni yoran herhangi bir uğraşa da girmemiştim. Yorgunluğun tanımını çok iyi bildiğimden, içinde bulunduğum hâli de böyle yorumlayabiliyordum. Gözlerimi tekrat yumup, başımı yastığa gömdüğümde, üzerimdeki pikeyi de omuzlarıma kadar çektim. Kulaklığımda çalan şarkıdan sıkılmıştım ve karışık çalma özelliğini aktif ederek, başımı tekrar geriye attım.

Cici Kız, Çelik'ten.

"Ah, cici kız, cicili bicili giyinince
Sen kendini bir şey mi sandın?"

Cici kız. Derin'in şarkısı. Buna bayılır. Ne zaman sıkıntıdan patlasam, ortamı neşelendirmek için aklına gelen ilk çözümdür. Yani çözümdü. Eskiden. Artık, eskiden.

"Tutmadım hesabını
Saçma soruları, kaç oldu, tutmadım ki
Bir düşündüm de şöyle
Öpmeyeli gönlünden birini inan ki çok oldu."

Arkadaşımı özledim. Derin'i değil, arkadaşımı. Belki de hayatıma Baran girdi gireli, hayatımdan çıkan "en yakın arkadaş" kavramını. Hep derler, sevdiğin insan aynı zamanda en yakın arkadaşındır diye. Bu çok doğru. Ama her insanın, arasında aşk bağı olmayan bir arkadaşı olmalı. İstek değil, ihtiyaç türünden. Mümkünse bir hemcinsi. Aşk acısından, mutluluğuna kadar paylaşabildiği. Akıl hocası ve gerektiğinde öğrencisi.

Benim bir arkadaşım yoktu. Abim, abimdi. Oğuz, bir arkadaş olsa da en nihayetinde benden kilometrelerce uzakta yaşayan, her ihtiyacım olduğunda omzunda ağlayamayacağım ya da bazı özel anlarıma şahitlik edemeyecek bir kuzen. Kan bağıyla bağlı bir kuzen hem de.

Bana, yedi kat yabancı bir can dostu lazım. Bütün mesele bu. Ve ben o can dostu bildiğim kişiyi hayatımdan kısa bir süre önce çıkardım.

Sanırım bazen kısanıyorum. Kerem'le Baran'ın dostluğunu. Kerem'in de Baran'ın da bu güne dek birbirlerine ağır laflar edip, birbirlerini kovduklarını bile gördüm. Yine de asla dostluklarından ödün vermeyen, gerektiği yerde birbirlerinden özür dilemesini bilen insanlar. Olgun insanlar.

Belki de biz, şımartılarak büyümüş ve bu yaşına kadar hiç gerçek bir bağ kurmamış birer kız çocuğuyuzdur. Ve belki de ben sadece abisini sevdiğim için onu kendime yakın bilmişimdir. Yine ve belki de o, komşuyuz diye benimle yakın hissetmiştir.

Yoksa bu temeli sağlam olmayan arkadaşlığın bitişini nasıl açıklarım?

Kulaklıklarımı kulağımdan çıkardım ve şarkıyı kapattım.

Baran'ı özlemiştim.

Telefonumu elime alır almaz Baran'ın Whatsapp'daki profiline girmiştim. Artık profilinde, smokinle yatta çektirdiği fotoğrafı yoktu. Bana, savcı olmak istediğini söylediği gün çektiğimiz selfie'yi koymuştu. Tek fotoğrafımızdı ve ne kadar çekersek çekelim, benim için hep en iyisi olarak kalacaktı. Her baktığımda, ne kadar yakıştığımızı ve aramızdaki o tatlı uyumu hissediyordum. Fotoğrafa biraz daha baktım ve çok geçmeden onu görüntülü aradım.

Çağrımı yanıtlar yanıtlamaz, "Sevgilim!" dedim, neşeli bir tonda. Bana gülümsedi. Üzerinde avukat cübbesini ilk kez görüyordum ve ne yalan söyleyeyim, böyle de çok karizmatikti.

"Günaydın, sevgilim." dedi. Adliyedeydi. Elindeki telefonu tutmaya çalışsa da elindeki dosyalarla biraz zorlandığı aşikardı. Yanından geçen adama selam verdi, eğilerek dosyaları bir yere bıraktı ve tekrar bana döndü.

avukat beyOnde as histórias ganham vida. Descobre agora