A- IX

96 17 31
                                    





Keyifli okumalar...

Kerem'le ne yapacağımızı şaşırdığımız dakikalar hatta saatler geçirmiştik. Hastane'nin bulunabileceğimiz en güvenli yer olduğunu idrak ettiğimizden, dışarı adım bile atmamıştık. Ama yine de ikimiz de göründüğümüz kadar rahat değildik. Baran, ikinci kez ölüm tehditi altındaydı ve karşımızdakiler hafife alınamayacak türden şahıslardı.

"Baran durmayacak," dedi Kerem, koridorda bilmem kaçıncı voltasını atarken. "Bu notu öğrenmemesi lazım. Daha çok hırslanacak."

"Belki işin ciddiyetine varır." dedim. "Her ne olursa olsun nottan haberi olmalı."

Başını iki yana salladı. "Hayır. Baran'ın inadı pistir. Bilenecek ve bundan pişmanlık duymayacak."

Sıkıntılı bir nefes koyverdim. "Ya iki taraf da mafya değil mi? Bırakalım da kendi aralarında çözsünler."

"Baran'a bunu anlatamazsın." dedi. Koridorun başında bir kadın ve yanında iki adamın geldiğini gördüğümüzde, hiddetle bana döndü; "Sakın bahsetme nottan."

"Kerem?!" dedi kadın, yanımıza yaklaştığında. Çok telaşlı ve bir o kadar da üzgündü. Bakışları bana değdiğinde, cam gibi parlak mavi gözleri kısıldı, kaşlarını çattı, kim olduğumu bilmediğini resmen suratıma mimikleriyle haykırdı, ardından umursamadan yine Kerem'e döndü. "Durumu nasıl?"

Sabahın dokuzu ya da onu olmalıydı. Uykusuzluğum gözlerimden akarken, kendimi koltuğa bıraktım.

"İyi, çok iyi." dedi. Gülümsedi. "Daha uyanmadı ama... Sen neden geldin ki?"

"Uyandı ya?" dedi, şaşkınla kadın. Kaşlarım havalandı. "Doktora beni aratmış... Görmek istemiş. Mühim demiş."

"Ne?" dedim, kısık bir sesle. Yüzüm anında düşmüş ve hayal kırıklığı bedenimi büsbütün ele geçirmişti. Baran uyanmıştı ve bizi değil de bu kadını mı görmek istemişti yani?

"Seni mi görmek istemiş?" dedi Kerem. Şaşırdığı belliydi. Bir kaç saniyeliğine göz göze geldiğimizde, gözlerimi kaçırdım ve önüme döndüm. Bozulduğumu belli etmemeliydim.

"Evet?" dedi kadın. Sesi sinirlerimi bozuyordu.

"Ayla hanım?" İçerden çıkan hemşire, hem kadına hem de bana baktığında, dişerimi sıktım.

"Benim." dedi o kadın.

"Baran bey sizi soruyor sürekli." dedi hemşire. "Buyrun."

"Bana aşık bu adam bak, demedi deme!" dedi Aylin midir nedir. "Günaydın, aşklarımın en güzeli!" diyerek Baran'ın odasına daldığında, ağzım açık kalmıştı.

Aşklarımın en güzeli?

Baran'ın sevgilisi mi vardı?

Hiçbir şey diyememiştim. Ne yani? Uyanır uyanmaz beni soracağını falan mı sanıyordum?

Aptaldım. Gerçekten tam bir aptal.

Zaten ben kimdim ki? Onu tanıdığımdan beri bendeki yerini sorguluyordum ama aklıma hiç ondaki yerimi sorgulamak gelmemişti.

"Tanem.." dedi Kerem. Büyük ihtimalle teselliye ihtiyaç duyduğumu düşünüyordu.

"Kerem." dedim, ona fıtsat vermeden. Ayağa kalktım ve ne ara aktığını bilmediğim göz yaşlarımı parmak uçlarımla sildim. "Ben gidiyorum."

"Ne?" dedi, anlamamış gibi. "Nereye?"

"Evime." dedim. Ayağımdaki terliklere baktım ve gülümsedim. "Bunlar da bende kaldı... Bir ara veririm artık... Ha bir de... Telefonunu bir kez daha kullanabilir miyim? Annemlere çıkarken de haber vereyim."

avukat beyWhere stories live. Discover now