A-II

145 23 50
                                    


Keyifli okumalar...

Dün gece mahallemize yeni taşınan avukatla iki kelam ettiğim için annem ve Sevda teyze tarafından soru yağmuruna tutulmuştum ve sabaha karşı ancak uyumama müsaade edilmişti. Kendisine bakkalda kasiyerlik yaptığımı ve bundan öteye gitmediğimi, hakkında herhangi bir bilgiye de ulaşmadığımı söylesem de ardı arkası kesilmeyen sorularıyla beni bunaltmaya yemin etmiş gibiydiler. Avukatın, Sevda teyzeden haberdar olduğunu ve onu araştırdığını bildiğini bile anlatmıştım. Lakin hiç oralı olmamış, yaşını sormuş, bilmediğimi söylediğimde de kendi fikrimi belirtmem konusunda ısrarcı olmuşlardı. Bitmek bilmeyen bir sabırla onları dinledikten sonra uyumuş ve öğlen bir gibi de abim tarafından Mehter marşı ile uyandırılmıştım.

Çok sinirliydim.

"Gerçekten yeter anne." dedim, öfkeyle. "Ayrı bir eve taşınacağım!"

"Şaka yapmak istemiş belli ki." dedi, annem. Yüzünde alaycı bir ifade geziniyordu ve her zaman olduğu gibi oğlunun tarafını tutuyordu. "Abartma kızım."

"Ne demek abartma ya!" dedim. Mutfak sandalyesini sertçe çekip oturdum. Uykusuzluğum karabasan gibi üzerime çöküyordu ve abim.. hatta karabasan oydu! "Sabaha kadar uyumadım, uykusuzluktan gebereceğim."

"Yarın sabah da erkenden kalkar, başından aşağı buz gibi su dökersin sen de." dedi. Elindeki çay dolu bardağı bana uzattı. Ona ters bir bakış atmıştım. "İntikam soğuk yenen bi' yemek değil midir zaten? Hı?"

"Yapacağım zaten!" dedim. Aklımdan geçen planları bilseydi oğlu için ayaklarıma kapanıp yalvarırdı. "Babama da söyleyeceğim ki bugün onu eşşek gibi çalıştırsın."

"Çok işimiz var bugün, bırak şimdi bunları." dedi. Boyalı kızıl saçlarını topuz yapıp, koyu kahve gözlerini üzerime dikti.

"Ne işimiz var ya?" dedim, bıkkınlıkla. Ağzıma iki tane kocaman yeşil zeytin attım ve annemin kınayan bakışlarına da hiç aldırmadım.

"Sevda teyzen avukatı çağıracakmış akşam yemeğine. Hep beraber oraya katılacağız. İş bölümü yaptık. Tatlıyı da sen yapacaksın." dedi.

Gözlerimi kocaman açtım ve o anki şaşkınlıkla ağzımdaki çekirdekleri masaya fırlattım. "Düzgün ye şu-"

"Ne demek avukatı çağırmış ya?!" diye bağırdım, kendime engel olamayarak. Elimdeki çatalı bi' hışımla tabağın üzerine attım. "Tatlı matlı yapmam ben!"

"Ne yaparsınız acaba küçük hanım?" diye söylendi. "Götünüzü devirip, yatar mısınız?"

"Lokantaya gideceğim ben bugün." dedim, kararlılıkla. Aslında şu an şu dakikaya kadar böyle bir planım yoktu. "Babama yardım edeceğim."

"Babanın yanında kaç tane eleman var. Sen orda ona ayak bağı olma. Otur burada, tatlı da yapma ben yaparım. Senden bi' iyilik isteyen de kabahat zaten. Anneye yardım etme sen! Babana git et. Ezelden beri babanı daha çok sevdin zaten sen." dedi. İki dakikada kurduğu senaryoyu hayretler içerisinde izledim. Ne söylesem nafile olacağından ağzımı bile açmama jokerimi kullanmayı tercih etmiştim.

Bir yerden sonra, konunun dağılması gerekiyordu. "Derin biliyor mu tüm bu olanları?" diye sordum.

Kaşlarını kaldırarak beni süzdü. "Dün konuşmadınız mı?"

"Avukat bey mevzusunu açmadım. O da hiç bahsetmedi. Annesinden duyması daha mantıklı bence." dedim. Bardağımı alıp, ocağın başına geçtim. Ben çay doldururken annem derin bir iç çekmişti.

"Çocuğun da maşallahı var." dedi, hayran hayran. "Ben de bulsam şöyle bir damat."

"Bulsam getirsem birini, tamam der evlendirir misin?" diye sordum, merakla.

avukat beyWhere stories live. Discover now