9.ARAMIZDA KÖSTEBEKLER VAR!

118 92 0
                                    


Yine vaktinde yetişmeyen bir bölüm. Dersler yüzünden eskisi gibi tam zamanında ve uzun bölüm anasayfa atamıyorum. Eskiden 3 tam keep not tamamlarken şuan bir tanesini bile zar zor dolduruyorum. Bu nedenle artık kısa kısa bölümler atacağım hem sizin için hem de kendim için. Çarşamba günleri atmaya devam edeceğim.

İyi okumalar!

(Asel, Ateş)

"Adın ne?" diye sordum karşımda ki adamı bir kez daha baştan aşağı süzerken.

"Mert" dedi gözlerimin içine bakarak. Üstünde siyah gömlek, altında bol bir pantolon vardı. "Senin bakıcı olduğundan hiç emin değilim!" demem onun "Böyle yakışıklı bir hasta bakıcısı görmediğindendir" demesine yol açtı. Bu cümlesine sadece göz devirdim. Sarışındı ve gözleri elaydı. Beyaz teni pürüzsüdü. 70 kiloda, 1.75 boyundaydı. Burnu düzdü ve sakallarını yeni almıştı.

Uykumdan uyandığımda yoğun bakımda olmadığımı birkaç dakika sonra anlamıştım. Odayı incelerken yatağın yanındaki ikili koltuklarda oturan kişiyi gördüğümde ilk önce güzel bir küfür etmiştim, ardından ona binlerce soru sormuştum.

"Emin ol senden daha yakışıklı olanları tanıyorum" dedim takılarak fakat o ciddiye almış olmalı ki "En azından o tanıdığın insanların tek amacı olan seni yatağa atma amacına sahip değilim! Bu arada kaç kişiyle birlikte oldun merak ediyorum? Kaç kişiyle birlikte yattın?" dedi sonlara doğru sesi yüksek çıkarken.

"Sen kimsin de bana hesap soruyorsun?" dedim kaşlarımı çatarak. "Konu bu mu?" demesi beni daha çok sinirlendirmişti. Yataktan yavaşça kalkarken "Sen kimsin de bana hesap soruyorsun" dedim az önce dediğimi tekrarlayarak. "Asel otur!" diye emir vermesinden sonra yarım ağız güldüm ve "Düşmanım olmak istemezsin!" dedim.

Beni baştan aşağı süzdükten sonra "Düşmanın olursam ne olur?" dedi koltuğa daha çok yayılarak. Onun karşısına geçtim ve dizlerimi kırdım onunla aynı boya gelmek için. "Düşmanım olma" diye uyardım. Başını benimkine biraz daha yaklaştırdı, ben hareket ettirmedim. "Dua et ki kızsın!" demesi sondu.

Yatağın yanında ki komodinden aldığım bıçağı belimden çıkarıp onun boğazına doğru çektim. Bıçak boğazına değiyordu. O ise korkmuşa benzemiyordu hatta tam tersi tebessüm etti. "Öldürecek misin beni?" diye sordu ama sesi korkudan çok alaylı çıkmıştı. Bıçağı biraz daha batırdım ve "Ben avımla oynamadan öldürmem Mert" dedim başımı omzuna doğru yatırarak.

Kapı bir anda açıldığında ikimizde kapıya doğru baktık ama geri çekilmedik. "Sana kendini öldürtme dedim!" dedi yabancı kişi kapıyı kapatıp içeriye doğru yürürken. Kahverengi saçlarıyla kahverengi gözleri bir uyum içindeydi. Burnu kemerliydi ve üstünde birçok yara izi vardı. 70 kilosu 1.90 boyuna ayak uyduruyordu. Üstünde siyah bir sweatshirt, altında ise siyah bol bir eşofman vardı.

"Ölmedim ki!" dedi Mert sırıtarak. "Dışarıya çık!" diye bağırdı adam. Geri çekildim ve bıçağı yabancıya doğru çekip "Kimsin?" diye sordum. "Dışarıya çık Mert!" dedi daha sert bir sesle. Mert'e bakmıyordum, bütün odağım yabancıdaydı. Mert ayağa kalktı ve kapıya doğru yürüdü, yürürken birşeyler mırıldanıyordu. Mırıldanmaların arasından net bir şekilde duyduğum tek cümle "Anneside sürtüğün tekiydi zaten!" buydu. Elimdeki bıçağı havaya kaldırdım ve "Mert" diye seslendim. Bana doğru döndüğünde elimdeki bıçağı onun tam kalbine doğru gelecek şekilde attım. "Hediyem" dedim mütevazı bir şekilde.

Eli yavaşça kalbine saplı olan bıçağa doğru gitti bıçağı çıkarmak için fakat çıkarmadan yere yığıldı. "Hastanedeyiz!" dedi yabancı olan adam. "Kendini bana öldürtme yabancı!" dedikten sonra komodinden telefonumu alıp dışarıya çıktım yerdeki cesedi umursamadan. Üstümde hastane kıyafeti vardı ama umursadığım en son şey bile değildi.

Ateş'in Gölge'sinde ki Karanlık Where stories live. Discover now