20.YARIM BIRAKILAN DOSTLUKLAR

66 39 0
                                    



Bebekler veya küçük çocuklar her ağladığında ağlamak geliyordu içimden. Çaresizlikdi ağlama isteğimin arkasında ki şey. Hiçbirşey yapamıyorlar benim gibi. Duruyorlar öylece.

Onlar en azından ağlarken, ben sessiz çığlıklarım ile yardım bekliyordum. Annem ve babam öldürüldüğünde bile yardım isteyememiştim.

İri yapılı iki kişi Karanlık ve Gölge'yi tutmuştu. Onlarda yardım edemezlerdi. Birisi daha ölüyordu ve bu yine benim yüzümdendi.

Yağmurun elleri boşa düştüğünde başımı iki yana salladım. "Hayır." diye fısıldadım.

Elindeki silahı sağındaki adama veren Tayfun, kahkaha attı. "Bir kişi daha öldü ve bu yine senin suçun." dedi az önceki fikrimi desteklercesine.

"Onu dinleme Ateş! Bu senin suçun değildi herşeyde suçun olmadığı gibi."

Karanlık bunu demesi üzerine arkasında, onu tutan adam başına sert bir darbe vurdu. "Ananı sikim! Başımı hissetmiyorum."

"Lütfen!" Sessiz çığlıklarım, dudaklarımdan firar ettiğinde gözlerimi yumdum. "Lütfen onun ölmesine izin verme."

Bunun üzerine bir silah sesi daha yankılandı. Ateş eden Tayfun iken kurşunun isabet ettiği kişi Yağmurdu.

Yağmuru bırakıp Tayfun'un üzerine yürüdüm. "Seni geberteceğim! Şerefsiz piç!"

Ona daha iki adım atmıştım ki iki kişi kolumdan tutup devam etmemi engelledi. "Bırakın lan beni!"

Ne yaparsam yapayım bunların elinden kurtulamamıştım. Sonunda pes edip yere diz çöktüm. Bir adam omzumdan yere baskı yaparak hareket etmemi engelledi.

"Bunların hepsi senin suçun."

"Hiçbiri senin suçun değildi Ateş! Onu öldüren, silahı çeken sen değil Tayfundu."

"Pislik!" Bunları ağlayarak söylüyordum. Herşey üst üste gelmişti ve ben bunu kaldıramıyordum. "Ben sana inanmıştım, güvenmiştim! Ama sen ne yaptın? Herkesten bekleyip senden beklemediğim şeyi yaptın! Sen babamın tek dostuydun, tek! Birsürü çocuğun umudu, birsürü çocuğun ölümü oldun sen! Dilerim ki yaşattığın bütün acıları yaşamadan ölmezsin. İnsanların yüz karası!"

Ağlayamadığım bütün günler için ağlıyordum bugün. Biryerde duymuştum; İyi bir insan öldüğünde o şehir yas tutarak ağlarmış, böylece o şehir gün boyu güneşten uzak kalırmış.

Hava ne yağmurluydu, ne de bulutlu. Hayat yine bizim tarafımızda değildi. Yağmur için belki bu şehir ağlamadı ama onunr görevini ben üstlendim. Gözlerimden akan yaşlar belki bir şehrin yası gibi olamıyacak ama ilk yasım olacaktı. Anne ve babamın yasını ne şehir tuttu ne de ben. Fakat Yağmur'un ki öyle olmayacak.

"İntikamıma eklendikçe ekleniyor. İlk önce anne ve babamın, ardından çocukluğumun... Şimdi de Yağmurun intikamını alacağım senden Tayfun Kayra! Benden kork çünkü beni çok iyi tanıyorsun. Benim neler yapabileceğimi çok iyi biliyorsun!"

Kolumdan tutup beni ayağa kaldırdılar. Tayfun karşıma geçip, diziyle karnıma tekme attı. Bunun acısı ile dişlerimi sıktım. Yüzüme yumruk attığında kahkaha attım. "Hadi ama! Bizi eğiten sendin unuttun mu?"

Tiksinircesine yüzüme baktı. "Seni kendi ellerimle öldüreceğim."

"İçeridekiler!" Dışarıdan gelen ses ile herkes camdan dışarıya baktı. "Etrafınız sarıldı! Ya teslim olursunuz ya da ölürsünüz. Kimsenin canı yanmadan teslim olun."

"Usta etrafımız polislerle sarılmış."

Aklıma gelen bir anı ile gülümsedim.

"Usta etrafımız sarılmış!"

Ateş'in Gölge'sinde ki Karanlık Where stories live. Discover now