18. ÇATLAKLAR

101 90 0
                                    

Yeni bir bölümle merhaba! Nassınız iyiminiz? İyi olun iyi. Eğer okuyor ve beğeniyorsanız arkadaşlarınıza da tavsiye etmeyi unutmayın!

İyi okumlar.

(Asel, Ateş)

"Bizim elimizde bir koz var mı peki?" diye sorduğumda herkes başını iki yana salladı. "Elimizde olan tek koz Tayfun'un o kızla yaşadığı tek gecelik ilişki." diye konuştu Karanlık.

"Muray o kızı tanıyorsun. Bize onun hakkında bilgi ver." dediğimde Muray yutkundu.

"Yağmur Gök. Kızın adı bu." dedi hüzünle. Gözlerinde bir durgunluk vardı. "Tayfun Kayra ile olan videda ki o değildi, onun ikiziydi." dediğinde pür dikkat onu dinliyorduk.

"Tayfun Kayra onu beş yaşındayken evlatlık almıştı. Onun gözdesi bu kızdı. Ama Yağmur ikizi Yıldız ile asla ayrılmazdı. Bu yüzden Tayfun Yağmurla beraber ikizi Yıldız'ı da evlatlık aldı."

Derin bir nefes aldı. "Tayfun, Yıldız genç bir kız olduğunda ona saldırdı. Tecavüz etti yani. Flaş bellekteki videoda da o tecavüz görüntüsü vardı. Hiçbiriniz videoyu izlemedi fakat bazı söylentilerden böyle bir sonuç çıkardınız. Yıldız Tayfun'la olmadı, tecavüz edildi." dediğinde sinirliydi.

"Yağmur, Yıldız'ın davranışlarında bir tuhaflık olduğunu iddea etti herkese ama kimse inanmadı. Yıldız en sonunda ikizine olan olayları bir mektupla söyledi. O mektup ise o intihar etmeden sadece iki dakika önce yazılmıştı. Yağmur herkese Tayfun'un ne yaptığını söyledi ama kimse ona inanmadı. Ve sen Asel."

Kaşlarımı çatarak "Ve ben?" diye sordum.

"Hatırlamıyor musun gerçtekten? O senin en yakın arkadaşlarından birisiydi. Sen onun ilk arkadaşıydın. Kimse inanmaz ama sen inanırsın derdi hep. Ama sen inanmadın. Onu iftira atmakla suçladın. Onu ilk önce gurubtan sonra da katillikten attın." dediğinde yutkunmakta zorlandım. Yağmur Gök.

Bu isim bana hiç yabancı gelmemişti zaten ilk başta ve şimdi öğrendiklerimle baraber herşeyi hatırladım. "Yağmur doğru söylüyormuş." diye konuşabildim sadece. Gerisinde ne diyeceğimi bilmediğimden susmuştum. "Peki sen bunun neresindesin?" diye sordu Demir.

"Çünkü ona inanan sadece bendim. Benden yardım istedi ve bende ona yardım ettim. Böylece yakın bir arkadaş olduk. Çocukken zaten aynı yetimhanedeydik. Oradan da tanışmışlığımız vardı. Fakat bir gün onu güvenli diye koyduğum eve bir baskın yapıldı. Benim bundan haberim bile yokken o beni suçladı ve ona ihanet ettiğimi sandı. Kaybolan flaş belleği kardeşimin aldığını Tayfun'a o söyledi. Yani kardeşimin ölüm sebebine neden oldu."

"Muray o flaş belleği almamız lazım." dedi Karanlık kesin bir kararla. O flaş bellek elimizdeki tek kozdu ve Berkcan'ın üzerinde kullandığı kozunu ortadan kaldırmak için lazımdı.

"Onunla konuşmamı istiyorsunuz değil mi?" diye sorduğunda ben ve Karanlık başımız salladık. "Berkcan'ın üstünde kurduğu bu kozu kırmak için en azından."

"Yani benim onun duygularıyla oynamamı istiyorsunuz." diye sert bir sesle konuştu.

"Senden öyle birşey isteyen yok!" diyen Karanlık ile araya Demir girdi ve konuştu. "Muray ne olursa olsun Berkcan benim kardeşim. Eğer sonunda o kızı öldürmek zorunda kalsam bile o flaşı alacağım. Bu yüzden ya sen alırsın ya da ben."

"Bir dakika ya!" diye araya girdi Gölge. "Ne olursa olsun o bir kadın. Bizim hemcinsimiz." dediğinde Demir "Yani?" dedi.

"Yani görev esnasında sizi haksız bulursam ben o kadının yanında olurum. O flaş onun. Kim ne derse desin o flaş o kadının. Tek hatada gözümü kırpmadan sizi öldürürüm."

Demir kaşlarını çattı ve bana baktı. "Gölge haklı." dediğimde kaşları usulca düştü. Sonrasında kaşlarını yine çatarak konuşmaya başladı. "İster yanımda olursunuz ister karşımda bu umrumda bile değil. O flaşı ya güzelce alırsınız ya da ben kendi yöntemlerimle alırım."

"Demir eğer o kıza zarar verirsen beni de karşında bulursun." diyen Muray ile Demir başını omzuna yatırdı. "Hiçbir zaman yanımda olmadın ki!" dedi ve ayağa kalkıp evden çıktı.

"Bu doğru mu?"

Muray kaşlarını çatarak Karanlık'ın ne dediğini anlamaya çalıştı. "Onun yanında hiç olmadın mı?"

Muray tebessüm edip, "Neden?" diye sordu.

"Neden mi? Eğer onun yanında hiç olmamışsan nasıl sana güvenebiliriz?"

Muray dişlerini sıktı."Sende haklısın sen git Mustafa'ya güven!"

Karanlık ayağa kalktığında Muray'da ayağa kalktı. "İnan o senden daha güvenilir biri!"

"Seni yatağına attıktan sonra terk ettiğinde güveninin yıkılışını izlemeyi çok isterim!" diye bağırdı Muray.

Oda da tokat sesi yankılandı. Karanlık, Muray'a vurmuştu. Muray'ın başı tokadını etkisiyle yana dönmüştü. Karanlık'ın gözleri dolmuştu. Muray dediğinin daha yeni farkına varmış gibi gözleri açıldı. "Yankı ben çok özür dilerim. Öyle demek istemedim."

"Sana olan duygularımı bildiğin halde nasıl bunu söyleyebilirsin?"

"Ben gerçtekten özür dilerim. Salağın tekiyim! Özür dilerim. Ben gerçekten öyle de-" Muray'ın sözünü Karanlık elini kaldırarak kesti. "Artık benim için sadece aynı mesleği yaptığım birisin. Başka birşey veya birisi değilsin. Herşeyi affetim ama artık yeter."

Karanlık bunu dedikten sonra üst kata çıkmıştı. Muray dediğinin pişmanlığı ile koltuğa oturdu. "Ben ne yaptım?"

"Bu sefer gerçekten ileri gittin Muray." dedi Gölge.

"Kardeşi tecavüze uğradığı günden beri en ufak bir yakınlıktan nefret ediyordu. Sana olan güveninden dolayı yakınlaşabildiği tek erkek sendin." diye konuştum bende.

Muray hiçbirşey demeden ayağa kalktı ve o da evden çıktı. "Ne yapacağız?" diye sordu Berkcan.

"Sen kendi kararlarını alamıyor musun? Az önce senin için büyük bir kavga edildi ve devamı da Karanlık'a patladı. Sen sorumluluk alamıyor musun Demiralp?"

Gölge'nin çıkışı ile Berkcan yutkundu. "Ben annemi koruyamadığım günden beri sorumluluk almayı bıraktım çünkü onu koruma sorumluluğunu ben üstlenmiştim. Sonunda ise o öldü."

"Sadece sen anneni kaybetmedin Demiralp. Herkes ailesini, yakınını, sevdiğini kaybetti. Senin bu yaptığın sadece korkaklık!"

"Evet korkuyorum! Birisini daha kaybetmekten korkuyorum. Ben seni kaybetmekten korkuyorum Azra."

Gölge'nin gözleri, Berkcan'ın bu dediğinden sonra açılmıştı. "Ben Muray veya Demir gibi olmak istemiyorum. Onlar sevdiklerini yaptığı hatalar ile kaybettiler ve bende daha fazla hata yapıp seni kaybetmek istemiyorum."

"Eğer doğru kararlar alırsan beni kaybetmezsin." dedi Gölge. Onları oturduğum yerden keyifle izliyordum. Özellik Berkcan'ın dediği o cümleden sonra. "Doğruların içinde elbette yanlışlar olacak. O yanlışların sende patlamasını istemiyorum."

Berkcan az yavaş oğlum. Az önce bir çift sonsuza dek ayrıldı. "Ben artık gitsem iyi olur." dedikten sonra o da ayağa kalktı ve evden çıktı. "O az önce neler dedi?" dedi Gölge sersemleşmiş bir şekilde. "Resmen sana aşkını itiraf etti lan çocuk."

Dediğimden sonra ikimizinde yüzü düştü. "Karanlık'ın yanına gidelim mi?" diye sorduğunda onu reddettim. "Biraz yalnız kalsın. Sonra gideriz."

Umarım Tayfun'u yıkmadan yıkılmayız. Guruptaki çatlaklar büyümeden kapatmamız gerekti. Yoksa biz ilk adımı bile atamadan yok oluruz.

Bu gece ortak eve gidecektik çünkü orada bıraktığımız eşyaları almamızın zamanı gelmişti.



Ah be Muray. Naptın sen? Bu yapılır mıydı? Muray ve Karanlık'a üzülerken Berkcan ve Gölge'ye sevinmek...

Ateş ve Demir ise nötr. Onları da bi'ara pozitif yapayım bari hehehe.

Oylamayı unutmayın!

Bir sonraki bölümde görüşmek üzere.





Ateş'in Gölge'sinde ki Karanlık Where stories live. Discover now