10. KAZANANLAR VE KAYBEDENLER

118 92 3
                                    

Evet yeni bölüm tam zamanında geldi! Dediğim gibi kısa bir bölüm ve bu kısa bölümlerden daha çok olacak. Neyse sizi fazla tutmayayım.

İyi okumalar bu arada!

(Yankı, Karanlık)

Yüzüme çarpan bir kova soğuk su ile ani hareketim dengesizliğime sebep oldu ve o da zincirle bağlı olduğum sandalyeyle birlikte düşmeme sebep oldu. Azra düşmem ile ilk önce güldü ardından"Bir de bana sakar dersiniz" dedi. Asel,yarı baygın gözlerle bizi izliyordu. Kim bilir Asel'e neler vermişti pis cani! Hatırladığım en son şey mutfaktan salona geçerken şerefsizin tekinin arkamdan kafamda birşey kırdığıydı.

Asel, benim ve Azra'nın gibi sandalyeye değil tavandan yere sallanan zincirlerle elleri zincirlenmiş bir şekilde ayaktaydı. Bir depodaydık. Beyaz zemin ile siyah-beyaz duvarları vardı. Yerde ve duvarlarda kan izleri vardı. Duvarlarda toplam altı tane gömme dolap ve dolaplarda bir sürü işkence aletleri vardı. Bıçaktan tut silah çeşitlerine kadar. Depoda bizim dışımızda bir adam daha vardı. Beni düştükten sonra kaldıran ve yüzümden düşen mor, plastik gözlüklerimi takan da oydu. Evet, adam gözlüklerimizi unutmamış ki bu gayet iyi.

1.85 boyu ve 70 kilolu vücudu ile ne kadar bize dönük olsada mavi gözleri Asel'in olduğu tarafa kayıp duruyordu. Ben gözlerimi kırpıştırırken içeriye birisi girdi. Demirle sağlamlaştırılan kapıya baktım ve giren kişiyi gördüğümde uzun bir ıslık çaldım. İçeride topuklu ayakkabıların sesi yankılandı.

Diz üstü bir elbise giymişti içeriye giren kadın. "Umarım üstümü değiştiren kızlardan birisidir" dedi Asel kendine biraz daha gelerek. "Merak etme güvenli ellere bıraktım seni" dedi kadın alaylı bir şekilde. Asel'in gözleri ilk önce açılsa da kadının "Merak etme. Kıyafetlerini değiştiren bir kızdı" demesi ile rahat bir nefes aldı fakat rahatlığı tekrar aynı kadın tarafından "Acaba erkek miydi?" denildiğinde bozulmuştu ve güzel bir küfür etmişti.

"Ay yeter! Kulaklarım kanıyor artık" dedim Asel'in küfürlerine dayanamayıp. Asel buna göz devirse de küfürlerine ara vermişti. "Eh en azından bize dokunulmamış" dedi Azra çıplak ayaklarına bakarak.

Benim ve Azra'nın üstünde hâlâ hastane kıyafeti vardı. Tabi Azra'nın ne kadar üstünde kan lekeleri olsa da kıyafetinin mavi rengi görünüyordu. "Şimdi benim kahverengi gözlü bacım söyle bize, bizden ne istersin sen hele?" dediğimde Azra homurdandı.

"Lan velet canın kaşınmak istiyor galiba!" Azra'nın bu cümlesi ile kadın kahkaha attı ve "Benden iki yaş küçüksün sen hayırdır?" dedi. "Beynin benim beynimden küçük ya!" dedi Azra da. "O yüzden mi şuan bağlısın?" Kadın konuştukça Azra'da konuşuyordu. "Bu senin korkaklığın çünkü biliyorsun ki ellerim açık olsaydı ne seni ne de yanındaki bu adam denilemeyecek herifi sağ bırakırdım!"

"Ne istiyorsun?" diye sordu Asel. Sesi cılız ve yorgun geliyordu. "Asel iyi misin?" diye sorduğumda sorumun cevabını Asel değil karşımızdaki kadın "Şuan karaciğerleri iflas etmek üzere" diyerek verdi. Azra hem küfür edip hem de bağlandığı sandalyeden kurtulmaya çalıştı fakat becerdiği tartışılırdı.

"Ne yaptın ona siktiğimin belası!" diye bağırdım. "Zehir" dedi kadın sesini kalınlaştırarak. "O zehiri alır ters çevirir götüne sokarım lan!" diye bağırdı Azra. Kadın Azra'ya doğru yürüdü ve arada bir adımlık mesafa kalacak şekilde Azra'nın önünde durdu. İlk önce başını yana yatırdı ve sırıttı ardından Azra'nın yüzüne sert bir yumruk geçirdi. Azra'nın başı geriye doğru düştü. Başını iki yana sallarken burnundan kan akıyordu. Kadın yüzünü Azra'nın yüzüne doğru yaklaştırdı ve "Dikkat et seni küçük sürtük" dedi.

Ateş'in Gölge'sinde ki Karanlık Waar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu