15. Bölüm- Özür Dilerim

2.7K 138 31
                                    

İyi okumalarrrrr 🦧



Arabamı bizimkilerin attığı konuma sürdüm. Ardından askeri kimliğimi göstererek lojmana giriş yaptım. Bizimkilerin kaldığı binanın önüne arabamı park ettim. Telefonumu bavulumu aldım ve Çağlar'ı aradım.

"Geldim ben." 

"Tamam komutanım ben hemen geliyorum." Onu onaylayıp telefonu kapattım. Kalçamı arabanın kaputuna yaslayıp gözlerimi kapattım. Fiziksel olarak değil belki ama zihinsel olarak çok yorulmuştum. Bir kaç dakika öyle bekledim. Gözlerimi açtığımda karın yağmaya başladığını gördüm. Kasım ayına çoktan girmiştik. İçimdeki tüm olumsuz duygulara rağmen ellerimi iki yana açarak kendi etrafımda döndüm. Huzurlu bir tebessüm peyda oldu dudaklarımda.

"Komutanım!" Anıl hızla gelerek arkamdan bana sarılıp kendi etrafında döndürdü.

Hayvan gibi güç var herifte...

"LAN LAN LAN! İNDİRSENE OĞLUM BENİ." Sinirle bağırmış olsamda kahkaha atmaya şimdiden başlamıştım. Anıl beni birine mancılık yöntemiyle fırlattı. EVET ŞAKA YAPMIYORUM FIRLATTI. Bu biri diye bahsettiğim kişi Koray oluyordu.

"Hoşgeldin aslan komutanımm..." Koray'da beni kendi etrafında döndürdüğünde midem halaya kalkmıştı bile.

"Lan eşşek herifler bıraksanıza komutanımı!" Çağlar kuzum bana kıyamamış olacak ki araya girmişti. Koray, Çağlar'ın sesiyle birlikte beni yere bıraktığında başım bir kaç saniye dönse de kendimi toparladım. Çağlar ile de sarıldıktan sonra Güven'e doğru ilerledim kollarının arasına girdiğimde bir abi şefkatiyle bana sarıldı. Ondan da ayrıldıktan sonra time döndüm.

"Terlemişsiniz içtima mı yapıyordunuz?" Onaylayan mırıltılar çıkardılar. "E hadi o zaman siz içtimaya gidin bende şunları bırakır üstümü giyinir  gelirim."

"Bende sizinle geleyim beraber dönelim komutanım." Çağlar'ı hepimiz onayladıktan sonra onlar askeriyeye ben ve Çağlar ise eve çıktık. Hemen üstümü değiştirip odadan çıktım. Karşımızda da bizimkiler oturuyordu. Çağlar'ın koluna girdim ve yürümeye başladık.

"Bozkır timindeki Tuğba varya komutanım." Devam etmesi için başımı salladım. "Hah işte onun yarın akşam düğünü var. Dün konuşmak için yanıma geldi. Düğünde zeybek oynamak istiyormuş. Bana söyledi bende oynarız dedim. Türk timindeki Mercan ve Elif'de gelecek onlar arkada olacak bir yanında ben duracağım. Diğer yanında siz dursanız olur mu?" Heyecanla bana bakıyordu.

"Olur tabi, bugün elbise bakmaya gidelim." Yürümeye devam ederken cebimdeki saate baktım. 14:23.

Askeriyeye vardığımız zaman bahçede tek bir tim fark ettim.Türk Kanı, Karan Binbaşı hepsinin aralarında gezerek elindeki sudan biraz biraz üzerlerine dökerek buz gibi havada onları daha da çok üşütmeye çalışıyordu. Çağlar ve ben hızla yanına gidin selam verdik. Bakışları bir süre üzerimde gezindi ben onun aksine gözlerine bakıyordum. Şaşırmıştı...

Daha çok şaşırtırız seni, bok böceği.

"Geçin." Ay havalara bak! Bizde boştaki bir yere geçtik ve şınav çekmeye başladık birimde üzerimize su dökmeye başladığında bedenim kasıldı. Hava kaç dereceydi acaba.

"Üşüdün mü asker?" Ben cevap vermezken diğerleri bağırarak cevap verdi.

"Hayır komutanım!"  Bir kaç saniye durdu ve benim başıma geldi.

BİNBAŞIMWhere stories live. Discover now