Bölüm3°Kırmızı Başlıklı Kız

4.5K 489 163
                                    

Nostalghia - Between The Bars / Can Patlar(Çeviri)

Kasvetli, sisli bir gün. Gök yuvarlanıp giden bulutlarla kaplı ve yağmur çiseliyor. Baharın gökyüzünü kandırıp, havaları ısıtan halinden eser yoktu artık. Rüzgar şiddetli ve acımasızdı. Sevgili dostum Balın ise ona anlattıklarımın bir kanıtı olarak elindeki mektubu okumaktaydı. Mektubu masaya bırakıp yavaşca pencereye döndü.

"Bunu polislere vermeliydin Pera." bakışlarını yağan yağmurdan çekip bana odakladı. "Onlar ne yapacaklarını bilirler en azından."

Filmlerde kanıt saklayan insanlara hep sinir olurum. Ancak şu an bu kağıt ellerine geçerse ve araştırmaya başlarlarsa, işin içinden çıkamayacağımdan da emindim.

Balın'a yanıt veremeden, -Ki her türlü yanıt vermeyecektim. Kafe'nin telefonu çaldı. Tezgah duvarına yapışık olan telefona ilerleyip, aramayı cevapladım.

"İsimsiz Kafe'nin Pera isimli çalışanı ile mi görüşüyorum?" telefondan gelen ses aceleciydi. Ancak uzun cümleler kuramayacak kadar da değildi.

"Ta kendisi!" diyerek tezgahın üzerindeki not kağıdını elime aldım. Telefonun diğer ucundaki ses, kakao temalı siparişini verirken söylediklerini hızla yazıyordum. Adresinden de bahsettikten hemen sonra görüşmemiz son buldu, ve ben Nevra'yı çağırmak için Kafe'den çıktım.

Hemen yan tarafımızda, babaannesi ile yaşayan Nevra'nın camına vurup, sesi duyduğunu umdum. Hala yağmur yağıyordu. Bir süre sonra hareketlenen perdeden onun geldiğini anlamıştım. Kırmızı deri ceketi siyah uzun saçlarına ev sahipliği yaparken beni görmesiyle kıvrılan dudakları aralandı. Sorarcasına "Sipariş?" dedi.

Başımı sallayarak onu onayladım. "Sipariş."

Nevra; küçük tatlı bir evde, babaannesi ile beraber yaşıyordu. Kendisi üniversite öğrencisi olmasına rağmen iş bulma konusunda pek de iyi değildi. Bende o iş bulana kadar kendisini sipariş başı çalıştırıyordum. Sipariş başına aldığı para çok da afilli olmasa da, gün gün gelen sipariş sayısı her şeyi -onun için- daha da kolaylaştırıyordu.

Kendisinin 'KURT' adını verdiği siyah bir motoru vardı, ve motorlardan anlamasam da baya iyi görünüyordu. Ayrıca üzerine yapışmış kırmızı, deri bir ceketi de vardı. Sanırım bu iki nesne onu tanımlıyordu, diyebiliriz.

"Tamamdır kaptan!" iki parmağını alnına değdirerek bir asker selamı çaktı, ve hızla penceresinden uzaklaştı. Kapının kilit sesi duyulduğunda bakışlarımı o yöne çevirdim. Demir kapıyı aralayıp, elindeki kaskla yanıma gelen Nevra'ya baktım. İkimizde Kafe'ye girip yağmurdan kaçtık.

Kırmızı renkli kutulardan birini alıp tezgahın üzerine koydum, ve sipariş kağıdında yazan her şeyi içine doldurup en sonda fiyat ve adres yazılı kağıdı kutunun üzerine bantladım. "Pekala, adres kutunun üzerinde yazıyor." diyerek kutuyu Nevra'ya uzattım.

Kaskını takıp, kutuyu elimden aldı. Yağmuru unutup, kapıdan çıktı ve motoruna binip gözden kayboldu.

"Sıkıldım!" kulağıma fazlasıyla yakın bu çığlıkla olduğum yerde sıçradım. İçim ve dışım arasında bir şeyler olurken sesin sahibinin Balın olduğunu anladım. "Balın!" o anlık bir gaz olsa gerek ki Balın da hemen "Pera!" diye bağırdı.

Ferman'la olduğu kadar Balın'la da böyle garip dengesizliklerim oluyordu. Hala bu kelimeye alışamamıştım fakat yavaş yavaş kabulleniyordum.

"Dengesiz, dengesiz, dengesiz, dengesiz, dengesiz, dengesiz, dengesiz, dengesiz.." derken durdum, sesli konuşuyordum.

Balın'ın tuhaf bakışlarına karşın gülümseyip tezgahtaki yerimi geri aldım. Sanırım Ferman haklıydı. Deliriyordum.

Pamuk Prenses Bir KatilHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin