Bölüm9°Kötü Kalpli Kraliçe

2.6K 370 221
                                    

(Şiddetten ötürü +16 özelliğini taşıyan bir bölümdür.)

Sisli bir bahar akşamı, yine şansını denemek için üvey annesinin evine gidiyordu. Ona komik gelen Sude Hanım'ın çığırışlarını tekrar dinleyebilirdi. Bunun için sabrı olmasaydı, hayatı nasıl bir cehennem içinde olurdu kendisi bile bilemiyordu. Pera, en çok sakinliği ile tanınan birisiydi sonuçta. Bazıları onun patlayacağı günü sabırsızlıkla beklese de o sakin birisiydi ve zaten bu çizginin dışarısına sadece Su ile konuştuğu o gece çıkabilmişti.

Sokaklar arasında yürüyor ve ne diyeceğini iyice düşünüyordu. Yanlış bir kelime seçiminin onu kapı dışarı edeceğinden emindi. Yani yine..

"Fazla mı gerginiz ne?" Rumpelstiltskin'in sesi kulaklarını doldurdu Pera'nın. Sesin kaynağı arkasından geliyordu. Hızla arkasını döndü ve yine kendi halisünasyonu ile karşılaştı. Adam sandığından daha yakınında olduğu için şaşırıp gerilemek zorunda kaldı. Şaşkınlıkla kaşlarını çattı. "Bir şeyden korkmuyorum. Ne diye buradasın?" Pera'nın kendisininde fark ettiği bir gerçek vardı. Yavaş yavaş Rumpelstiltskin'e alışıyordu.

Kadının yanağından bir makas aldı ve bir yılan gibi etrafında dolandı. "Benimle asla konuşmamalıydın Pera." tek eli kadının omzunda ensesine yaklaştı. "Artık sen yoksun Pera. Artık biz varız, ve benimle yaşamayı öğrensen iyi edersin. Tıpkı eski günlerdeki gibi.." kıkırdadı ve tam karşısına geçti. Pera, söylediklerinden bir anlam çıkaramamıştı.

"Beni rahat bırak!" diye bağıran Pera, gözlerini ve kulaklarını kapattı. Sokağın ortasında dizlerinin üzerine çöktü ve Rumpelstiltskin'in gitmesini diledi. Dileğini her tekrar edişinde fısıltılar daha da fazla yükseldi ve kıkırdamalar devam etti.

İzlendiğini bilmiyordu. Şüpheyle ve merakla kısılmış bir çift gözün ona baktığını bilmiyordu. Bilse bile umurunda olur muydu ki? Gözleri kapalıyken ayağa kalktı. Ceketinin yakalarını düzeltti ve dik durdu. Gözlerini açtığında, Rumpelstiltskin gitmemişti. Hala orada, onunla alay edercesine sırıtıyordu.

Umursamadan yürümeye devam etti. Akıl sağlığı konusunda, artık her zamankinden daha endişeliydi. Çoktan kaybettiğinin farkında değil miydi? Delirdiğini, ve bunun bir geri dönüşü olamayacağını bilmiyor muydu?

Biliyordu. Hatta Rumpelstiltskin'den de iyi biliyordu.

Evin önünde bekledi ve yol boyunca yanında yürüyen Rumpelstiltskin'e son bir kez daha baktı. Merdivenlerden çıkıp evin kapısına ulaştı. Yavaşca tıklattı kapıyı. Kendi yatağında uyuduğunu hayal etti bir an. Tatlı ve güzel bir uyku, huzur dolusu kitaplarını ve yeşil kupasını. Her şey iyi gitsin istedi. Yorgundu ve otel odalarından hoşlanmıyordu. Sadece bir gün.. sadece bir gün, izin istiyordu.

Kapının tıklatılma sesini duyan Sude Hanım, parçalara ayırdığı tavuğu bırakıp elindeki bıçakla kapıya yanaştı. Delikten baktığında karşısında Pera'yı göreceğini biliyordu. O yüzden deliğe bakmadan anahtarı çevirip, tüm kilitleri açtı. Kapıyı yarıya kadar aralayıp ifadesiz suratıyla üvey kızına baktı. Ondan nefret ediyordu. Ancak onun nefreti asla boşuna değildi. Her ne kadar herkes öyle sanıyor bile olsa, değildi. Geçerli bir sebebi vardı. Ona göre Pera tehlikeliydi. Kendisi bunu bilmiyordu ama Sude Hanım biliyordu. O da herkesin yapacağı gibi, canavarı kendinden uzak tutuyordu.

"Sadece bir gün." dedi Pera. Kızının yorgun halini görebiliyordu, ama Sude Hanım yine de emin değildi. Pera'yı her eve alışında, uyuyamıyordu kadın. Yatağının yanında bir sopayla yatıyor ve odasını sürekli kilitliyordu. "Tamam." dedi ve Pera'nın mutlu haline bakarak devam etti. "Ama odandan hiç çıkmayacaksın. Arkadaşlarım gelecek." yalan söylemişti. Hiç kimse onunla arkadaş olmazdı. Çünkü insanlar Pera'yı sever ve ondan da nefret ederlerdi. Sonuçta kim kendi -üvey- kızını dışarı atan biri ile arkadaş olurdu ki?

Pamuk Prenses Bir KatilHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin