Bölüm10°Cüce'nin Baltası

2.4K 332 168
                                    

Rumplestiltskin, Rumpelstiltskin olarak Türkçe hikayelerde geçtiğinden ben hikayede ona Rumpel, ya da Rumpelstiltskin diyeceğim..

:)

İyi okumalar..

Başımı avuçlarım arasına alıp yere çöktüm. Hemen karşımda, tavana kadar uzanan boyu ve aynalı çekmeceleri ile şık bir kitaplık bulunuyordu.

Aynadan yansıyan ben, ve mutfak kapısından görünen ceset.. Bu ilk kez bir ceset görüşüm değildi, ya da ilk kez bir katil görüşüm..

Her ne kadar kendimi ölesiye suçlamak, hunharca feryat etmek istesem de.. Hiçbir şey hissetmiyordum. Sonsuz bir boşluk ve kendimi tatmin etmek için zorla döktüğüm göz yaşlarım.

Hayır, yemin ederim umurumda değildi. Suçlu hissetmiyordum, çünkü bir şey yapmadığıma inanıyordum. Kendi kendini boynundan ve gözünden bıçaklaması benim suçum değildi.

"Tamam, cesedi n'apacağız?" eğlenceli ve durmaksızın tempolu sesin sahibine baktım. "Bize ne ki?" diyerek hafifce kıpırdanıp kaşlarımı çattım.

Kocaman bir kahkaha patlatan Rumpel, hemen önümde eğilip alayla gözlerimin içine baktı. "İşte bu yüzden, zeki olan tarafın ben olması gerekiyordu." kendi halisünasyonum ile laf dalaşına girmemek için susmayı seçtim. "İnsanlar sana asla inanmayacaklar. Senin, katil olduğun söylentilerinle beraber şimdiki olay.." işaret parmağını iki yana sallayıp, olumsuzca başını salladı. "manyak bir şey!" kıkırdadı. "Bize gereken şey, mükemmel bir câni zekası."

"Sen zeka kısmını tamamlıyorsun Pera. Ve yine, cânilik kısmını da!" ayağa fırlayıp, kollarını iki tarafa açtı. "Ne diyorsun Pera? Parmaklıklar mı, yoksa biz mi?"

Özgürlüğüm zaten yeteri kadar kısıtlıyken.. Bir de parmaklıklar? Rumpel haklıydı. Ama ceset saklamak ve diğer onca yalan.. Acımasızcaydı.

"Tıpkı babana yaptığın gibi kaza olarak gösteremezsin. Biliyorsun! Düşünmeye başla artık!" Rumpel'ın dediklerine karşılık duvardan tutunarak ayağa kalktım. "Ben babamı öldürmedim!" o an fark ettiğim bir şey varsa.. O da gerçek olmayan bir şeye asla yumruk atmamalısınız.

İçinden geçip tökezleyerek kendimi durdurdum. Yine sinir bozucu bir kahkaha attı ve az önce oturduğum yere çöktü. "Cesedi banyoya götürelim. Diğer konuyu sonra hallederiz."

Öfkem azalmamıştı. Alevler sönmemişti ve gözlerim nefretle ona bakmayı bırakmıyordu. Ancak sonra, bundan vazgeçip Rumpel'ın dediklerini yapmak için işe koyuldum.

"Kadının boynunu sar da daha fazla kan akıp yerleri kirletmesin." yerdeki bıçağı bir hiddetle Rumpel'a fırlattım. Fakat o sadece kenara çekilip kıkırdadı. "Eskiden daha iyi anlaşırdık Pera. Tabii bu; o pislik herif, seni benden ayırmadan önceydi!"

Cesedi küvete kadar sürüklerken oda arkamdan geliyordu. "Psikiyatristten mi bahsediyorsun?" üvey annemi küvetin içine sokup yaralarının üzerine soğuk su döktüm. Vucudundaki kanların tamamı temizlendiğinde Rumpel, "Hatırladığına sevindim. Liseye kadar en iyi dostlardık biz, sonra o her şeyi mahvetti. Gerçek olmadığımı anlamanı sağladı ve sen de beni geride bıraktın."

Gözlerim, bir anlığına lavaboda dağınık duran saçlarıma ve demir makasa takıldı. Rumpel -yani ben- saçlarımı burada kesmiş olmalıydı.

"Ama sonra, babanla kavga ettiğin gün beni geri çağırdın." lafının arasına girip sözcüklerin devamını ben getirdim. "Ve sen de öfkeliydin.."

Hiçbir cevap vermeden, az önceki konuşma hiç olmamış gibi, konuyu değiştirip kısa süreli ciddiyetini bozdu. "Keşke bir kemik testeremiz olsaydı.." düşünürcesine mırıldandı ve evin içinde birkaç tur attı. "Belki de alışverişe çıkmalıyız. Bize bir kasap bıçağı lazım.."

"Eski garajımızda bir el testeresi ve balta var.. Bekle, düşündüğün şey..?" duraksadım ve boyumu aşacak bu durumdan kurtulmam gerektiğini anladım. "Ben.. Asla-"

İşaret parmağını havaya kaldırarak beni susturdu. Beni de peşine takarak garaja indi. Evin dış kapısı açık kalmıştı, ancak bunu da umursamıyordu. Binanın altındaki bodrum katına inen yolu sekerek geçti ve eski garajın kepenkini kaldırdı.

Binadaki herkes, buraya bir şeyler koyduğundan ve sonra buraya bir daha gelmediğinden burası hep tozlu ve kirli kalmıştı. Kiminin nakış takımı, kiminin çocuğunun kırık bisikleti..

Ama en çok evde bulundurulmaması gereken şeyler vardı. Baltalar, çoğu paslanmış testereler ve birçok alet edevat. Rumpel buradan çok hoşlanmışa benziyordu. Gözleri mutlulukla ışıldıyor ve topukları üzerinde dönüyordu. "Bir kovboyun ihtiyacı olan her şey burada!"

Çoğu mânâsız cümlelerinden birini daha gözler önüne seren Rumpel, duvara yaslanmış olan paslı baltayı eline aldı. "Hımm.." onaylamazca başını salladı ve onu yerine geri bıraktı. "Belki.." Sinsi gülümsemesiyle baktığı yöne baktığımda, mahalle kasabının bıraktığı eşya kutusunu gördüm. Ve bu sefer onaylamazca başını sallayan taraf ben oldum.

🍎

"Dediğin şeyi yapmayacağım." bu konuda ona meydan okumakta haklıydım. Bir cesedi parçalarına ayırıp kavanozlara koymayacaktım.

"Yap şunu!" diye bağırdı. Huysuzca ayağını yere vuruyor ve sabredercesine yukarıya bakıyordu. Nasıl oluyor da onu eskisi gibi kovamıyordum?!

"İş bittikten sonra hiçbir derdin kalmayacak. Sadece dediklerimi yap ve kurtulalım!" kasap bıçaklarından onu vazgeçirmek aşırı zor olsa bile, en sonunda iyi bir balta bulmuştu. Yine de o her ne derse desin, asla bir cesedi baltalamayacaktım!

🍏

Ciddi anlamda bir ceset baltalayacaktım. Beni nasıl ikna ettiği konusunda ise hiçbir fikrim yoktu.

Baltayı cesedin beline sapladım ve geri çıkardım. Kopabilmesi için birkez daha sapladım, ve birkez daha.. Ceset ikiye bölündüğü sırada Rumpel el çırpmaya başladı. "Bravo! Bravo!"

Onu es geçip bu seferde kolları bedenden ayırmaya başladım. Ardından bacakları. Tabii ki tüm bunları yaparken kusmuştum da.. Ancak devamı gelmeden kana ve deriye alışmıştım.

Ceset parçalara ayrıldığında Rumpel'a döndüm. Bakışlarımdaki soru işaretini anlayıp "Sırada onu yakmak var. Ama nerede?" diye mırıldandı. En azından artık kavanozlardan uzak duracaktı. Aklıma gelen fikirle -sanki aynı kişi değilmişiz ve kafamız aynı çalışmıyormuş gibi- öne atıldım. "Zavallı ve kıytırık mahallemizde boktan bir kamera sistemi bile yok. Cesedi çöp torbasına koyup, ardından çöpe atar ve yakarız." bu neredeyse her zaman olan bir şeydi. Çocuklar ve diğerleri belediyenin çöp kutularını yakmayı severdi. Saçma ama eğlenceli bir aktivite sayılırdı çöp yakmak.

"İşte bu, Pera! Yanmamak için yakalım!" Rumpel, sevinçle dengesiz hareketlerini yaparken odalardan birinde telefonumun sesi duyuldu.

Çöp torbasını almak yerine, odama gidip ceketimin cebindeki telefonu aldım. Bilmediğim bir numara ekranda yazılı duruyordu. Az önceki ceset parçalamamın da etkisiyle umursamadan yeşili kaydırıp aramayı cevapladım.

"Merhaba Pera! Yarın için meşgul değilsen, buluşmak istiyordum da.." dedektif, o kadar ironik bir zaman ki..

"Tabii! Meşgul değilim." anlıma sıçrayan kanı silip devam ettim. "Nerede buluşacağız?" ardından banyodon diş fırçamı alarak parkeler arasından akan kanı temizlemeye başladım.

Pamuk Prenses Bir KatilHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin