YAKALANAN BİR VERU

24.4K 133 57
                                    

                            ♢•●●●●•♢

İçimizden biri onu görme şerefine kavuştu. Koşarak bizlere onu anlattı. Kadim efsanelerimizde anlatılanların çoğunu karşılıyordu. Bu bizleri çok heyecanlandırmıştı. Ĺâkin gelen tanrıdan da bir o kadar korkuyorduk. Onun gazabının üzerimize olmaması için günlerce dua ettik. Bu dünyaya ayak basan Tanrımız adına ümit ile doluyduk.
(Vahalä Notları)

O gün Masal için kâbus bir gün gibi geçti. Robotların bu iğrenç düşünceleri kendisini kaygılandırmıyor değildi. Hava yavaş yavaş kararmaya başladığında yavaş adımlarla yürüyerek evine doğru ilerliyordu. Yanından geçen her robotinsan kendisine tiksinerek bakıyordu. Sanki 'sen bize ihanet ettin, pis bozuk,' der gibiydiler.

Masal yanından geçenlere bakmadan kafası yerde hızını arttırarak yürümeye başladı. Bozuk veya hasarlı diye adlandırılması onun umurunda değildi. O zaten ilk yedi denekten biri olarak saygı görüyordu lâkin onu üzüp kuşkulandıran robotinsanların düşünceleriydi. Silahları olmadan onlar bir hiçti ama bu ihtiyacı bir şekilde temin ettikten sonra durdurulmaz olacaklardı. Ve ondan sonra hayallerini kurdukları tüm emelleri gerçekleşecekti. Masal buna izin vermemesi gerektiğine karar verdi. Ne olursa olsun insanların yanında olacak, onları savunacaktı.

Evinin kapısını hızla açıp sert bir şekilde kapadı. Kalp atışlarının hızının arttığını hissedebiliyordu. Gidip ahşap sandalyelerden birine oturdu. Bu açıdan ormanı rahatlıkla görebiliyordu. Biraz sakinleşmeye ihtiyacı vardı. Sakin kafayla daha iyi düşünebilirdi.

Tüm insanrobotlar diğerlerinin görüşünde olmasa gerek diye düşündü. Onun gibi insanları savunanlar da vardı illaki ama onları bulup konuşmak oldukça güç olacağa benziyordu. Aslında tüm bu konuşulanları gidip Bizzat Muhammed Ali'ye anlatsa tüm bunlar engellenmez mi? diye fısıldadı kendi kendine. Ama sonra bu kararından vaz geçti. Başkan tüm bunları duyduktan sonra güvenlik amaçlı tüm insanrobotları katledebilirdi. Masalın birşeyler yapması gerekiyordu. Oturduğu yerd huzursuzca kıvranıyor, boş gözlerle ormana bakınıyordu.
'Sanırım elimden gelen birşey yok,' dedi yüksek sesle. 'Bundan sonra ne olursa olsun insanların yanında yeralacağım.' dedi.

Yüzü ormana dönüktü. Boş gözlerle ormanın görünen yüzüne bakınıyordu. İçinde bulunduğu sıkıntılı durumu yaşamaktansa, tekinsiz dış dünyada yaşamayı yeğlediğini düşündü. Aslında onun için orası pek korkutucu gelmiyordu. Korkutucu olan buradaki bazı insanların karanlık zihinleriydiler.

♢•●●●●•♢

Hava kararmış, yerini kırmızı gök yüzüne bırakmıştı. Bu gün Veru halkının kutsal kızıl gök yüzü günüydü. Masal da merak ve heyecanla kızıllaşan gök yüzünü izliyordu. Dışarı çıktığında çok az insanın bu büyülü anı heyecanla izlediğini gördü. Yanına yaklaşan biri "çok güzel değil mi?" diye sordu alçak bir ses tonuyla. Sanki biraz daha yüksek konuşsa gökyüzünün bu büyülü hali bir anda dağılıp gidecekti. Masal kafasını indirip yanında, kendisinden daha kısa boylu, normal insana baktı. Kendisi gibi yirmili yaşların başındaydı. Kısa kesilmiş koyu saçları ve hafif kaslı bir vücudu vardı. Masal bu kişinin kim olduğunu bilmiyordu. Yanındaki de bunu anlamış olmalı ki gözlerini kendisine çevirip gülümsedi. "Galiba kendimi tanıtmayı unuttum," dedi. Masal gülümsemesinin ne kadar da içten ve güzel olduğunu düşündü. O gece, kızıl gök yüzü altında karnında daha önce hissetmediği garip bir gıdıklanma hissetti. Bu günlerde ne kadar da çok kişi kendisini tanıtmayı unutuyor diye düşündü. Aslından çoğu kişi kendisi ilklerden olduğu için tanıyordu lâkin o uzun süre uyutulduğu için birilerini tanıma fırsatından mahrum bırakılmıştı.
"Ben Çağlar," dedi. Masal başka bir şeyler daha söylemesini bekledi ama söylemedi. Kafasını kaldırıp tekar gök yüzüne bakındı.

VERA Where stories live. Discover now