İHANET FISILTILARI

24.2K 91 47
                                    

        •●●♢●●•

O gece, kızıl gök altında Şaman Gorda içimizden birinin gelen Tanrıyı göreceğini ve ona dokunacağını söyledi. Hepimiz sevinçle o kişinin kendimiz olması için dua ettik. Lâkin şamanın sözleri daha bitmemişti. Bu görmenin ve dokunmanın bir bedeli olacaktı, bunun sonucunda ölüm vardı! Hepimiz korktuk. Kimse ölmeyi istemezdi ama gelen Tanrıyı da görmek istiyorduk.

İkinci güneşin devrini tamamlayıp dinlenmek için batıya çekildiği zaman, üç gencimiz yola koyuldu ve uzun boylu gök ırkının şehrine doğru yürüdüler. Hepsi oldukça dikkatliydi. Karanlık çöktüğünde tehlikeli olduğunu bilseler de şehrin dışında dolanmaya başladılar. Etrafa gerilen şimşekli iplerden dolayı pek fazla yaklaşmadılar.

Kızıl gök altında, çalılar ardında Tanrıyı görme umuduyla beklediler. Gök ırkından Weègáh gözlü bir erkek, içlerinden, görevi tamamlayanlardan biri olan Arnea'yı sesli silahıyla yakaladı. Bedeninden kutsal mavi kanları boşalmaya başladı. Vurulmayanlar kaçtı, diğeri yerinde acıyla inledi. Sonra gök ırkı gelip vurulanı aldılar. Şaman onun kaderinin sona erdiğini haber verdiğinde hiçbirimiz gözlerimizden akan damlaları saklayamadı.
(Vahalä Notları - Veru'nun son Kaderi)


    
                        •●●●●•

"Burada ne işin var?!" dedi ses kızgınlık yüklü bir şekilde.
Masal ardına dönme cesaretini kendinde bulamıyordu. Eli hâlâ ölen yaratığın eli üzerindeydi. Sıcak vücudu şimdiden soğumaya başlamıştı bile.

"Burada olmaman gerekirdi hanımefendi," dedi ses bu sefer daha nazik bir şekilde. Masal artık dönmesi gerektiğine karar verdi. Derin bir nefes alıp ardına yavaşça döndü. Önce iki asker gördü, sonra ortalarında ciddi bir yüz ifadesiyle duran Başkan Muhammed Ali'yi.

Başkanın gözleri ardında yeralan canlıya kaydı. Yavaşça korumalarından ayrılarak Masala doğru yürümeye başladı.
"Bakıyorum da benim gibi meraklı biri daha yakalanan canlıyı görmek için buraya gelmiş," dedi gülümseyerek.
"Aslında onu dün akşam görmem gerekirdi lâkin bir yığın işten ve sorundan dolayı tamamen aklımdan çıkmış."
Başkan şimdi Masal'ın tam karşısındaydı.
"İzninizle, onu görebilirmiyim?" dedi gayet nazik bir ses tonuyla.
"E-elbette," dedi masal heyecandolu bir şekilde. Yana kayıp Başkanın ölen canlıyı görmesini sağladı.

Başkan pek şaşırmış gibi görünmüyordu. Eliyle yavaş ve temkinli bir şekilde ona dokunuyor ve inceliyordu.
"Bu oldukça şaşırtıcı," dedi gözlerini canlıdan ayırmayarak. "Hergün böylesine garip canlılar görmüyoruz. Aslında buraya ayak bastığımızdan beri bulunduğumuz bölgede canlı yaşamı giderek azaldı ve azalmaya devam ediyor. Bir şekilde bu dünyanın yerli canlıları bizlerden uzaklaşıyorlar. Buradaki canlıyı ise ilk görüşüm. İnsana ne kadar da çok benziyor."

Masal başını sallamakla yetindi. Şimdi tek düşündüğü şey başının belaya girmemesi için birşeyler planlamaktı.
Başkan birden kafasını canlıdan kaldırıp Masla dikkatlice bakmaya başladı.
"Siz kimsiniz?" dedi duygusuz bir ses tonuyla. Masal bu ses tonunun işi gereği kazanılmış bir özellik olduğunu düşündü.
"B-ben Masal, Efendim," dedi kekeleyerek. İnsanrobotlardan.
"Hmmm, Masal ha," diyerek düşünmeye başladı Başkan. Gözleri uzaklara dalıp gitmişti.
"Şimdi hatırladım," dedi. "İlklerden, ilk kadın dönüşen. Irkının ilk âsi bireyi, değil mi?"
Masal duyduğu yeni sıfatlar karşısında anlık bir şok yaşadı. Demek ki uyutulduğum sürece bana böyle denilmiş, diye düşündü. Âsi. Aslında âsilik yapak bir harekette bulunmamıştı. Onun özelliği ilk deneklere uygulanan geçmiş silme işlemini reddetmesiydi. Buna sinirlendiğini hissetti birden.

VERA Where stories live. Discover now