KARANLIKTA YÜZEN KIZ

1.1K 43 9
                                    

Kutsal bizimleydi. Anura tüm büyüsüyle bizleri şereflendirdi. Geldi. Geldi asırlardır beklenen kişi. Geldi kalplerimizin gizli odacıklarında yer edinen parlak ay. Geldi ışıklı göllerimizin baş tacı, Vera'nın ruhu ve güneşli dağların efendisi.

Kötülüğün sızlanışını duyduk Anura'nın bize katıldığı gece. Kızıl gök yüzü serpilip yayıldığında korkunç ve tiz bir çığlık yayıldı geceye. Aklı çelinenler kaçtı, kimi kutsal gecede kendisini tırmalayıp kanattı, kimi çukurlar kazıp toprağa saklandı. Bazıları karanlığın topraklarına kaçtı, bizler ise sadece Vera'nın rahmine dönüp sevinçle Anur'a sevinç duruşunda bulunduk.

Beklenen gemişti, gelen beraberinde sonu getirmişti. Vera'nın kaderi O'nun ellerindeydi, son veya yeni bir başlangıç bizleri bekliyordu. Anura başaramazsa dünyamız yıkılacaktı, Gorda Anur'un Vera'yı yerle bir edeceğini söylemişti. Savaşmalıydık.
Geleceğimiz ve geçmişimiz için bunu başarmalıydık.
Bu pek kolay olmayacaktı. Uzun ve soğuk geceler bizleri bekliyordu. Gece tekinsiz ve orman korku doluydu.
Her saat yeni bir canavar türüyordu.
Bu efsanslerimizde en büyük yeri alacak mücadele olacaktı.
[Vâhala Notları]


Orman ıssız ve gölgeliydi. Masal gözlerinin kendisine oyun oynamadığını biliyordu. Korku hissetmiyordu garip bir şekilde. Ailesini ve halkını kaybetmişti, yaşamak belki o kadar da cazip gelmiyordu. Derin bir nefes aldı. Gözlerini kapayıp açtı, görüntüler hâlâ sabit ve hayat doluydu. Yeminler diye fısıldadı. Verdiği sözler vardı. Başkana halkını kurtaracağına dair söz vermişti. Kaşlarını çattı. Gözlerini önündeki imgeye dikti ve düşündü. Belki hayat bu kadar çabuk elinden alınmayacaktı. Savaşmalıydı. Tüm zorluklara rağmen. Annesi burda olsa ona sonuna kadar gitmesi gerektiğini öğütlerdi ama o şimdi burada, bu dünya da yoktu. Peki ya babası? O ne yapardı? Kızar mıydı veya güçlü olmasını mı söylerdi? Babasının yüzünü hatırlamadığını anladığında dehşetle irkildi. Kötü bir adam değildi ama iyi de değildi. Bazen eve hiç uğramazdı, bir yerlerde kalır, haftalarca onu göremezlerdi. Bir gün aniden gelirdi, sabah işe gitmiş de akşam dönmüş gibi umursamaz ve ilgisizdi. Her gelişinde heyecanlanırdı Masal. Ümitle dolar ve babasına koşup sarılırdı. Sonra... Sonrasını hatırlamıyordu. Ailesine dair çok az şey hatırlıyordu artık. Dr. Fuat tüm hafızasını silememişti belki ama kısmen yapmaya çalıştığını başarmıştı.

'Savaş,' dedi bir ses kulağına fısıldarcasına. 'Ölümüne, hayatta kalma adına..."
İki dünya arasında kalmış gibiydi. Ne yapacağına karar vermekte zorlanıyordu. Riyera'nın güçlüce kükremesiyle kendisine geldi. Önündeki gerçek hâlâ kendisini bekliyordu. Riyera saldırı pozisyonu almış, dudakları gerilmiş ve dişlerini gösteriyordu. Arada hırlıyor, bazen sert bir şekilde tıslıyordu.

Bu minik halk dikkatlice ve kararlıca bekliyordu. Mor derileri güneş ışığında canlı ve gerçek değilmiş gibi duruyordu. Minik heykeller gibi duruyorlardı. Canlı olmayan, gerçek dışı şeyler gibiydiler.

Yaklaşmaya başladılar. Temkinli ve ifadesiz bir şekilde. Masal göz bebeklerinin dahi kıpırdamadığını gördü. Gözlerini kırpmadan, duygusuz bir şekilde geliyorlardı.

Onlar yaklaştıkça Riyera hırlıyordu ama koca kediyi gördükleri pek söylenemezdi. Hoş bir esinti doldu iki yaratığın arasına. Riyera bir defa daha güçlü bir şekilde hırladı. Dişleri vahşi bir şekilde parıldıyordu ama veruların değişik mızrak uçları kadar iyi parlayamazdı.

Yavaşça yürümeye başladışlar. Mızraklarını sallayarak geldiler ve Riyera'nın karşısında durdular. Koca kedi kafasını eğmiş kesik kesik hırlıyordu şimdi.

VERA Where stories live. Discover now