"3"

2.2K 178 149
                                    

Kadına şiddete hayır, onun bedeni zaten ürkek. 

Ne dedin erkek? 

Nereniz erkek?

O bedeni terk et.

"Hayır, yapma!" Ellerimi suratıma siper ettim. Şu an yapabileceğim tek şey buydu. Kaçış yolum yoktu, karşı koyabilecek gücüm yoktu. Benim artık içimde kalan küçük kız çocuğu, ruhumu da kendisiyle beraber götürmüştü. Ellerimden kaymıştı ikisi de, yapayalnızdım. İçimde küçük bir kız çocuğu, güçsüz kaldığım zaman konuşup rahatlayabileceğim bir ruh yoktu artık. Sadece ben, ölü ama yediği dayaklarla, çektiği işkencelerle ayakta kalan bedenim kalmıştı.

"Lütfen... Artık bir darbeyi daha kaldıramam." Sonlara doğru güçsüz çıkan sesim ağabeyime zevk vermiş olacak ki sırıttı. Sağ eliyle sıkıca kavradığı kemeri sallarken üzerime yürümeye devam etti. Korkuyla gelirelerken duvara çarpan sırtım, kaçışımın olmayacağını acı bir şekilde tekrardan bana anlattı.

"Sana evleneceksin dedim, benim istediklerim olacak demedim mi lan?" Sesindeki benden nefret ettiğini kolayca anlamamı sağlayan tını, yutkunmama sebep olurken etrafıma bakındım en ufak bir çözüm bulmak için. Yoktu. Lanet olası odada bir yataktan başka hiçbir şey yoktu! Siyah gözleri bir kıza uyguladığı şiddetin pişmanlığından yoksundu.

"Evlenmeyeceğim," diye mırıldandım son cesaret kırıntılarımla. Kaşlarını çattı. Omzunu silkti ve bana doğru iki adım atarak aradaki mesafeyi kapattı. Kahverengi saçlarının bir tutamı alnına dökülürken siyah gözleri öfkeyle alev aldı. Artık alışmıştım öfkeden başka alev almayan siyah gözlerin bu haline. Sağ elini kaldırıp tuttuğu kemeri biraz daha sıktı ve bacağıma hızla indirdi.

Bedenimi ele geçiren yakıcı acıyla sesli bir çığlık attım. Gözyaşlarımın akmaması için direnirken gözlerini bacağımdan ayırdı ve suratıma sabitledi. İfadesizdi. Şiddet... Kıza, kadına şiddet. Acıyla gülümsedim. Gözyaşlarım yanaklarımdan usulca süzülmeye başladığında memnuniyet içerisinde sırıttı.

"Evleneceksin," diye yinelediğinde öfkeyle alev alan gözlerine kırıklıklarla baktım. O memnun olurdu, ben kırılırdım. O vururdu, ben dağılırdım. Tekrar vururdu, tekrar dağılırdım.

"Evlenmeyeceğim!" Hiddetle gözlerini kıstığında olumlu anlamda başını salladı. Dudakları arasından birkaç kelime gevelendi fakat anlamadım. Sol eliyle beni itip yüzüstü yere düşmemi sağladı. Sırtım... Henüz on bir yaşına girdiğim gün yemiştim kemerle dayağımı ağabeyim tarafından. İzleri kalmıştı. Aynaya bakmaya çekinirdim sürekli. Eğer bakarsam, ilikerimin derinine sakladığım acılarım yeniden hissedilmeye başlardı ve ben kaldıramazdım.

"On bire kadar mı saysak?" dediğinde acıyla dudağımın kenarını kıvırdım. Kemeri havaya kaldırdı ve sırtıma yönlendirdi.

"Yardım edin!" Yattığım yataktan korku içerisinde sıçradım. Nefes alıp verişlerim ve kalbimin atışları hızlanmıştı. Elimi alnıma götürdüğümde terlediğimi fark ettim. Yorganı seri hareketlerle üzerimden attım ve avukatın bana giymem için verdiği eşofmanı sıyırdım. İz... Yoktu. Kabustu hepsi öyle değil mi? Kötü ve acıtıcı bir kabus. Telefonum titrediğinde yatağın başındaki komodine uzanıp elime aldım. Ekranda beliren isimle yutkunup mesajı açtım.

Gönderen: Ağabey

Nerede kalıyorsun bilmiyorum ama umarım rüyana girerek seni bulduğum zaman yapacaklarımı uygulamalı olarak gösterebilmişimdir.

Beynim işlevini kaybetmiş gibiydi. Korku, bedenimi ele geçirirken telefonu kendime hakim olamayarak sertçe duvara fırlattım ve ellerimi saç diplerime geçirdim. Fazlaydı... Bu kadarı gerçekten çok fazlaydı.

O iğrenç suratı ve bana attığı dayaklar belirdi zihnimde. Acı içerisinde bağırışlarım, saçımda sürükleyerek tuvalete atması ve kilitlemesi... Çığlık attım. Gitmiyorlardı zihnimden, gözümün önünden. Canımı yakıyorlardı, çok acıtıyorlardı. Vurduğu her yer eski acısına kavuşmuş gibiydi.

"Acıma, dur eskide kaldı! Acımamalı, acımasın," diye bağırdığımda kapının açılma sesini işittim. Kısa süre sonra yatağın ucuna yatıp beni de yanına yatıran, ardından başımı göğsüne yaslayan avukat saçımı okşuyordu. Hiçbir şey söyleyemiyordum, ağlıyordum sadece.

"Acımıyor Öykü, acımayacak." Gözyaşlarım şiddetlenirken başımı olumsuz anlamda salladım. Acıyacaktı, gün geçtikçe daha çok acıyacaktı. Geçmeyecekti, biliyordum. Bana çektirdikleri işkenceler belki otururken, belki izlediğim bir filmde, belki okuduğum bir kitapta karşıma çıkacak ve bana aynı şeyleri yaşatacaktı. Bunu istemiyordum.

"Acıyor," dediğimde başımı biraz daha bastırdı. Kokusu iliklerime işlerken derin bir nefes aldım. Güven duygusunu daha doğru düzgün tanımadığım bir adam tarafından hissedebiliyordum. Mutlu değildim, böyle olmamalıydı. Annem okuldan geldiğimde yanağımdan öpecekti, babam seni seviyorum kızım diyerek saçlarımdan öpecekti. Ağabeyim kızacaktı gerektiğinde ama beni koruyup kollayacaktı.

Olmadı.

"Babam bana hiç seni seviyorum kızım demedi. Annem okuldan geldiğim zaman yanağımdan öpmedi, ağabeyim koruyup kollamadı. Bunlar güvenimin sarsılmasına neden olurken niye sana karşı güveniyorum?" Gülümsediğini hissedebiliyordum. Bir tutam saçı kulağımın arkasına sıkıştırdı.

"Çünkü sen güvene, sevgiye ve korunmaya muhtaç bir genç kızsın, unuttun mu?" Başımı göğsünden nazik hareketlerle ayırıp suratına bakmama sağladı. Kahverengi gözleri karanlıkta siyahımsı bir hal alıyordu. Güldü. "Ve bende avukatım, senin kahramanın olan avukat."

Gözyaşlarım durduğunda tebessüm ettim. Yüce Rabb'im sonunda karşıma iyi birisini çıkartmıştı, ona güvenmemi sağlamıştı. Uzun zaman sonra gerçekten bir sözü komik bulduğum için tebessüm ettiğim yerleşti aklıma. "Ben şanslıyım değil mi?" Kaşlarını çattı. Anlamadığını belli eden bakışlarla bana bakarken gözümün önüne gelen saçı kulağımın arkasına sıkıştırdım.

"Dışarıda belki tecavüze uğrayanlar bile var, sadece şiddete uğradığım için şanslı oluyor muyum?" diyerek soruyu biraz daha açtığımda yüz hatlarının sertleştiğini fark ettim. Yatakta doğrulup bana baktı.

"Uğradığın bu muameleye rağmen şanslı olmanı düşündüren sözde erkekleri bulup teker teker adamlığı öğreteceğim, acı bir şekilde." Doğrulduğu yataktan ayağa kalkıp kapıya yöneldi. Dünyada hala onun gibilerinin olduğunu bilmek eziyete uğraya diğer kadınlar, genç kızlar için dualarımı arttırıyordu. Karşılarına ileride adam çıkartacaktı elbette bir gün Allah.

"Teşekkür ederim," dedim düşüncelerimi zihnimin derinlerindeki tozlu raflara kaldırırken. "Bir daha rüyama giremez değil mi?" Gözlerimi ona çevirdim. Kapının kolunu kavrayıp açtığında başını olumsuz anlamda salladı.

"Ben rüyanda seni koruyor olacağım, rahatça uyu küçük."


kayıp yarınlar (kadına şiddete hayır!) |tamamlandı.|Where stories live. Discover now