"13"

951 80 116
                                    

Multi: Hilal Ayhan 

Uzun bir süredir şişirmeye çalıştığım bilmem kaçıncı sarı renk balon, nefesimin bitmesine neden olurken omuz silktim. Koyu kestane rengindeki saçlarımın bir tutamı gözümün önüne geliyordu. Sakin olmaya çalışarak gözlerimi balondan ayırdım. Hala şişirmeye devam ederken Oğuz'a çevirdim bakışlarımı. Gülümseyerek bana bakıyordu. 

Elinde tuttuğu pastayı masanın üzerine bırakarak bana bakmayı sürdürdü. "Yanakların kıpkırmızı olmuş. Elindeki sarı balona bakılacak olursak koyu bir Galatasaray taraftarı gibi görünüyorsun." Bu benzetmesi gülümsememe neden olurken azıcık olsa da şişirebildiğim balon, dudaklarımın arasından havayı geri vererek yere düştü. 

Ben umutsuzluk içerisinde omuzlarımı düşürürken buna neden olan Oğuz'a kaşlarımı çatarak baktım. Takındığım ciddi ifade ve çatık kaşlarım tebessüm etmesine neden olurken kendisini savunmak istercesine ellerini kaldırdı. 

"Benim bir suçum yok küçük tavşan," diyerek güldüğünde kaşlarımı iyice çattım. Balon meselesinden kopmamayı umarak ellerimi karnımda birleştirdim. Giydiği mavi tişörtü ve siyah kotuna eşlik eden siyah spor ayakkabıları uyum içerisindeydi. Yüzüne takındığı sevimli ifade balon olayını unutmam için beni teşvik ederken gözlerimi kırpıştırdım. 

"Üstelik kaç tane balon şişirdin kızım? Çocuk mu bu Allah aşkına, koskoca adam!" diyerek sitem ettiğinde omuz silktim. Yerdeki balonu almaktan vazgeçerek yutkundum. Buna verebilecek bir cevabım yoktu. Beynim konuyu değiştirmem için sinyaller verirken omuz silktim. Acaba Oğuz'un doğum günü ne zamandı? 

"Senin doğum günün ne zaman?" Soruyu sormamla, gülümsemeyi en çok yakıştırdığım dudaklar düz çizgi halini aldı. Yüzündeki şirin ifade yerini büyük bir ciddiyete bırakırken korkakça ağzımdan nefes verdim. Korkum, kendimden değildi. Oğuz'a yanlış bir şey sorarak onu incitmekten korkuyordum sadece. 

"Yetimhanedeki müdürün dediğine göre Ekim'in yedisi," diyerek fısıldadı. Ses tonuna işleyen ümitsizlik öylece kalmama sebep oldu. Hiçbir şey söylemedim. Ben avazım yettiğince sustum, o duymadı. 

Ama... Hissetti. 

"Doğum günümün bu tarih olduğuna inanmadığım için, hiçbir zaman kutlamadım." Gülümsedi bu sözlerin ardından. Yere düşürdüğüm balona yaklaştı ve eğildi. Sağ eliyle balonu alınca ayağa kalktı. Dudaklarının arasına acele etmeden götürdü. Balonu şişirebildiği kadar şişirip bağladı. 

"Sadece kesin bildiğim tek bir tarih var," diyerek masaya yaklaştı. Ediz'in doğum günü için kağıtlara yazı yazıp duvara astığımız siyah kalemi aldı. Balonun üzerine bir şeyler yazarak kalemi masaya bıraktı ve balonun üzerine yazdığını bana çevirdi. 

25.08.2016

Anlam veremeden öylece yazan tarihe bakarken balonu bana doğru uzattı. Oğuz için önemli olduğum bu tarihin yazılı olduğunu balonu, onun ellerinden narince alırken burukça gülümsedi. 

"Yaşarken öldüğüm ve bir daha hiç dirilemediğim tarih," diyerek açıklama yaptığında daha sıkı tuttum balonu patlamamasına özen göstererek. Yaşarken öldüğüm tarih... Aklıma, Ezgi'den başka bir şey gelmezken bunu düşündüğümü anlarcasına başını olumsuz anlamda salladı. 

"Ezgi ile alakalı değil." Ses tonundaki garip tını bu konuyu kurcalamamın doğru olmadığını vurgularken dudaklarımı araladım. "Anlatmak istersen buradayım," dediğimde gülümsedi. 

"Bu olayı birisine anlattığım gün, kutladığım ilk doğum günüm olacak."

...

kayıp yarınlar (kadına şiddete hayır!) |tamamlandı.|Tahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon