"15"

788 62 53
                                    

Sen benim hiç sevmediğim sessizliğimsin.

Kaybettiğim yolum, korktuğum karanlık, hiç tutamadığım o yeminlerim...

"Kimi düşünüyorsun tam olarak emin değilim ama kalbinin sesini dinle kırık kızım." Odanın içini dolduran Ediz'in sesi, bir anlığına irkilip gözlerimi kağıttan ayırmama neden olurken derin bir nefes aldım. İnce parmaklarımla kavradığım kağıdı özenle çalışma masamın üzerine bıraktım. O gece, Oğuz'un gözyaşları içerisindeki yüzü aklımdan ne kadar çabalasam dahi, bir türlü çıkmamıştı ve ben gözlerimin önünden atmak amacıyla kağıda aktarmıştım.

Oturduğum sandalyeden yavaş hareketlerle ayağa kalktım. Kapıya doğru döndüğümde, Ediz'i kapının pervazına yaslanmış, gülümseyerek bana bakarken gördüm. Onun bu hali karşısında istemsizce gülümsedim. Ela gözleri sanki ilk defa mutlulukla parlıyor gibiydi. "Kimseyi düşünmüyorum," dedim ağır adımlarla yanına doğru ilerlerken. Mavi irislerime inanmadığını belli eden bakışlar yollarken dilinin ucuyla dudaklarını ıslattı.

"Oğuz'u düşündüğünü sanmıştım halbuki," diyerek sol gözünü kırptığında gözlerimi şaşkınlıkla araladım. Bunu nereden bilebilirdi ki? İstemsizce yutkundum ve ellerimi karnımda birleştirdim. Gözlerimi Ediz'den ayırıp duvara sabitledim. "Yaralarım çiçek açtı dedin, bunu yapan ben değildim." Bakışlarımı yüzüne sabitledim. Saniyeler öncesindeki o güzel gülüşünden şu an hiçbir iz yoktu.

"Senin doğum gününde, Oğuz'un bana aldığı o elbisenin sırt dekoltesi," diyerek burukça gülümsedim. Ediz hikayenin devamını anlamışçasına anlayışla gülümsedi. Kapının pervazından usulca ayrıldı. Hayallerimi süsleyen, beni koruyup kollayan ve her daim yanımda olan bir ağabey gibi kollarını açtı. Bir süre öylece bana baktı. Ardından, gözünden akan bir damla yaş eşliğinde aramızdaki mesafeyi kapatarak kollarını belime doladı.

Bana sarıldığında, en derinlerime, demir parmaklıkların ardına hapsettiğim küçük kız çocuğuna ulaşıyorsun sanki ben senin ağabeyinim güçlü kız dercesine. Bunu... Her seferinde kanayan ruhuma ilik ilik işlemeyi nasıl beceriyorsun avukat?

"Şimdi git ve ölü ruhlu adamının ruhuna yeniden yaşam kırıntılarını aşıla kırık kızım." Yavaşça ayrıldı benden. Gözlerinin ardında gizlediği o huzuru hissettim bir anlığına da olsa. Kendimden emin olmadığımı belli eden adımlarla çalışma masama doğru ilerledim. Oğuz'un gözyaşlarını akıttığım kağıdı alıp arkamı döndüm. Ediz çoktan odamdan ayrılmıştı.

Gidip gitmemek arasında attığım küçük adımlarla odamdan çıktım ve Oğuz'un odasına doğru ilerlemeye başladım. Ona bu resmi verecektim, biraz dahi olsa teselli edecektim. Zaten başka hangi amaçla, hangi sıfatla gidebilirdim ki yanına?

Kapının önüne geldiğimde, sağ elimi kararsızlıkla kaldırdım ve usulca kapıyı tıklattım. İçeriden gir komutu gelince, geri dönüşün olmadığını bildiğim için kapı kolunu kavrayıp kapıyı açtım ve kararsız adımlarla içeri girdim. Oğuz, sırtını yatağının başlığına yaslamış, gözleri kapalı bir şekilde odanın içerisinde yankılanan şarkıyı dinliyordu.

Hep aynı sessizlikle geliyor gece,

Hep aynı yalan dolan masalları dinliyorum, yine.

"Müsait misin?" Sesimin bu denli kararsız çıkışına içten içe kızarken Oğuz gözlerini araladı. Dizinin üzerinde duran telefonuna derin bir nefes vererek uzandı ve şarkıyı durdurdu. Telefonu, başucundaki komodine koydu dikkatlice. Ela gözleri yavaşça beni süzerken, sol elimde sıkıca tuttuğum kağıdı gördü. Kaşlarını merak içerisinde çatarken, az önce sorduğum soruyu başıyla onayladı. Onun bu hareketi karşısında birkaç adım atıp yatağının en uç köşesine oturdum.

kayıp yarınlar (kadına şiddete hayır!) |tamamlandı.|Where stories live. Discover now