"12"

853 80 40
                                    

Bahar diyordun söyle güz mü geldi?

Siyaha çaldı kalbim beyazdan,

Sıcağı beklerdim ellerini tutarken.

Nasıl da üşüdüm nasıl da bu ayazdan.

Oğuz, parmaklarıyla sımsıkı kavradığı kağıdı adresi kontrol etmek niyetiyle gevşetti. Kahverengi gözleri adresin yazılı olduğu kağıtla buluşurken gülümsedi.Bu gülümseme sıradan değildi. Sevgi barındırmıyordu. Tamamen nefret, tiksinti, öfke gibi duyguları misafir ediyordu. Kağıdı hızla ceketinin cebine koydu.

Aklına Ezgi'nin ölümün soğukluğu ve acımasızlığıyla buz kesen bedeni, Öykü'nün anlattıkları gelince adımlarını hızlandırdı. Binaya hakim olan krem rengi boya kendi renginden farklı bir hal almaya başlamıştı. Bina, eskiydi.

Sokak kapısının açık olmasının verdiği avantajla içeri girdi. Öykü'nün sözde ailesi, zemin kattaki dairede yaşıyordu. Oğuz, kapının önüne gelince kaşlarını çattı ve elini kaldırıp zile basma zahmetinde bulunmadan kapıyı üç kere sertçe tekmeledi. Aradan geçen birkaç saniyenin ardından kapının açılmasıyla yüzüne sahte bir gülümseme takındı.

"Hakan Demir ile mi görüşüyorum?" diyerek bir soru yöneltti buzdan farsız ses tonuyla. Öykü'nün ağabeyi Hakan, Oğuz'u siyah gözleriyle süzdükten sonra başını olumlu anlamda salladı. Oğuz karşısındaki adamı biraz süzdü.

"Ne için geldiniz?" diyen Hakan'a iğrenircesine bir bakış attı. Koyu mavi renkteki ceketini ağır hareketlerle üzerinden çıkarttı ve merdivenlerin üzerine fırlattı. "Neden gömlek giymişim acaba ben?" diyerek kendi kendine söylenirken usulca beyaz gömleğinin kollarını kıvırdı. İşini bitirdikten sonra kahverengi gözlerini, karşısındaki siyah gözlerle buluşturdu.

"Oğuz Turgut ben, duymuşsundur belki. İstifa etmeden önce ünlü bir amir olan." Hakan, duydukları karşısında korkuyla gerilerken kapıyı kapatmaya çalıştı. Araya ayağını koyan Oğuz, bunu engelledi ve Hakan'ı sertçe iterek içeri girdi. Kapıyı arkadan sertçe kapatıp gülümsedi.

"Sevgilisi cinsel istismar ve şiddetten ölen, buna rağmen o piçlerin iyi hal indirimden yararlanmasıyla, adaleti inancı kalmayan bir amir. Ne dokunaklı hikaye, öyle değil mi?" Hakan'a doğru bir adım attı. İçerisindeki kin, nefret, öfke, tiksinti o kadar artmıştı ki... Mavi tişörtünün yakasından sıkıca tutup sol gözüne sert bir yumruk geçirdi.

"Adamlığın senin gerçek kardeşin bile olmayan, ve bunu bilmene rağmen yıllarca şiddet uyguladığın yaralı bir kıza mı yetiyor lan orospu çocuğu?! Böyle mi adamsın sen?!" Yakasını bırakıp sert bir yumruk daha indirdi. Bu darbeyle yere yığılan Hakan, öksürerek gözlerini kapattı. Bundan kurtulmak için sürüne sürüne başka odaya gitmeye çalışırken Oğuz kahkaha attı.

"O Öykü Demir değil lan!" dedi sırtına öfke dolu bir tekme indirirken. Hakan'ın çığlıkları bütün evde yankılanırken Oğuz bağırmaya devam etti. "O Öykü Güçlü!" Birkaç adım attı ve Hakan'ın önüne geçti. Başıyla sağ elini işaret etti.

"Bu elinle mi dövdün lan kızı?" dedi tükürürcesine. Ayağını havaya kaldırıp fısıltıyla bir küfür savurdu ve Hakan'ın sağ elinin üzerine sertçe bastırmaya başladı.

"Yapma, yalvarıyorum yapma!" Bu yalvarışlardan tatmin oluyormuşçasına gülümsedi ve ayağını bir sağa, bir sola doğru oynatmaya başladı.

kayıp yarınlar (kadına şiddete hayır!) |tamamlandı.|Where stories live. Discover now