"6"

1.5K 129 166
                                    

Her şey kanun, her şey kural, her şey garip.

Bıkmadın mı dik durmaktan, gözyaşlarını silip silip?

Sırtında bir yük var, gözün dalıyor,

İçindeki çocuk senin yerine ağlıyor.

Üzerinden tam tamına bir hafta geçmişti. Ediz'in, "Belki de senin ailen benimdir, kim bilir?" sorusuna cevap veremediğim ve utandığım için evin içerisinde köşe bucak kaçtığım bir hafta. Telefonuma gelen mesaj sesiyle düşüncelerimden sıyrıldım ve yatağın üzerinde duran telefona uzandım. Elime alıp hızla mesajı açtım.

Gönderen: Yer İsrafı

Seni bulur bulmaz geberteceğim.

Yutkundum. Artık ondan korkmamam gerekiyordu. Ben onun istediği zaman dövebileceği ve para karşılığı zorla başkasıyla evlendirebileceği kız değildim, olmayacaktım. Yıllarca kimseden güç bulamayıp sessiz kaldığım şu zulme karşı artık Ediz'in verdiği destek ile karşılık verecektim.

Gönderen: Öykü

Sadece mahkemede görüşebiliriz ağabeyim olacak yer israfı. Artık çektirdiklerinize sessiz kalmayacağım, anladın mı beni? Bir kıza şiddet uyguladıktan sonra adamım ayağına sokakta elini kolunu sallayarak gezemeyeceksin, buna izin vermeyeceğim!

Telefonu sertçe yatağa fırlattım ve aynanın karşısına geçtim. Ediz'in kıyafetleriyle oldukça komik görünüyordum. Saçlarım belime kadar uzanmıştı. Mavi gözlerim derinlerinde sakladığı siyahlara bürünmüş acılarıyla öylece bakıyordu.

"Güçsüzüm," diyerek fısıldadım. Daha sonra aklıma gelen güzel düşünceyle gülümsedim. Odamın kapısının açılma sesine aldırmadan gözlerimi kapattım ve gülümsememi büyüttüm. "Ediz sayesinde güçlüyüm." Gözlerim hala kapalıyken Ediz kafasını yağmurun altında yaptığı gibi omzuma yasladı. Bu, gözlerimi aralamama sebep olmuştu.

"Ediz sayesinde değil," dedi omzumdan kafasını çekip aynadan bana bakarken. "içindeki güçlü kız sayesinde." Ona doğru dönüp ela gözlerine bakmaya başladım. Farklı bakıyorlardı. Acıyla, mutsuzlukla... Ve bunlara karşılık umutla.

"O gün bahsettiğin ölüm," dedim çekinerek. Ediz bir anda ciddileşti. Ela gözleri öfkeyle kararırken başını olumsuz anlamda salladı ve elini saçlarının arasına daldırdı. Kim ölmüştü ve neden ölmüştü? Ölen kişinin Ediz üzerindeki değeri bu kadar büyük müydü?

"Çok kötü Öykü," dedi fısıltıyla. Yutkundum. Ağlamamak için kendini sıktığı dolu gözlerinden belli oluyordu. O an kalbim bin bir parçaya ayrıldı. Etrafa saçılan her parça iliklerime kadar battı ve yaralarımı buldu, tekrardan acıttı, kanattı.

"Anlatmak ister misin?" Acıyla gülümsedi. Kollarını iki yana açıp aramızdaki mesafeyi kapattı ve bir anda bana sımsıkı sarıldı. Bu tavrı beni şaşırtsa da umursamadım ve kollarımı bedenine doladım. O sessizce ağlayacak, gözyaşları omzumu ıslatacaktı. Acılarımız birbirine karışıp hafifleyecekti. "Ağla," dedim iç çekerek.

"O öldü, kurtaramadım onu." Titreyen sesi ruhuma adeta bir hançer gibi saplandı. Kollarımı bedenine daha sıkı sardım ve öylece durdum. Hiçbir şey söyleyemedim. Bazen sarılıp birinin omzunda ağlamanın en iyi ilaç olduğunu biliyordum çünkü. "Telefondaki korku dolu sesi her gece kulaklarımda çınlıyor. 'Yardım et ağabey!' diyerek haykırışları zihnimde dönüp duruyor. Dayanamıyorum Öykü, dayanamıyorum."

Omzumda hissettiğim ıslaklık belli belirsiz tebessüm etmeme sebep olurken gözyaşlarım çoktan yanaklarımdan süzülmeye başlamıştı. Boyum kısa olduğu için başımı göğsüne yaslamıştım ve benim omzum onun gözyaşlarıyla, onun göğsü benim gözyaşlarımla çoktan ıslanmaya başlamıştı.

"Sesin hiçliğe meydan okuyor güzel adam, okumasın, dayanamam." Hıçkırarak ağlamaya başladı. İçinde tuttuğu büyük kırgınlığı gözyaşlarıyla dışarı atarken öylece kaldım. Benden büyük, meslek sahibi bir adam omzumda hıçkırarak ağlıyordu.

Ve en kötüsü, hiç kimse onun gece boyu haykırdığı sessiz çığlıkları duyamamıştı.

"Tecavüz ettiler ona Öykü, daha sonra döve döve öldürdüler." Gözlerim şaşkınlıkla aralandı. Beynim duyduğum cümleyi şiddetle reddetmeye çalışırken gözyaşlarım hızlandı. Hıçkırıklarımı tutmaya çalışmadım, bıraktım.

"Ediz... Ediz ben ne diyeceğimi bilemiyorum." Daha da sıkı sarıldım. Hiç bırakmamak üzere, gidenler bir daha gelmediği için hiç gitmemek üzere, acılarına ortak olmak üzere daha da sıkı bağlandım. Kaç yaşındaydı diye soramadım, ne zaman oldu diye soramadım. Boğazıma koca bir yumru konuşmamı engellemek için oturup kalmıştı adeta.

"On altı yaşındaydı," dedi düşüncelerimi okur gibi. Geri çekilip yüzüne bakmak istedim ama izin vermedi. "Bakma bana," diyebildi sadece. Cevap vermedim, veremedim. Kim yapabilirdi daha on altı yaşındaki bir kıza bu zulmü? Hangi şeref yoksunu insan yaşatabilirdi?

"Ve bunu yapan orospu çocukları iyi hal indirimden yararlandı! Bir kravat taktı, takım elbise giydi diye ceza indirimi aldı! Ben bir yıl boyunca kardeşimin canı çok acımıştır, nasıl ağlamıştır diye düşündükçe o piçler iyi hal indiriminden yararlandı!"

"Özür dilerim," diyerek fısıldadım. Buna bir anlam verememiş olmalı ki kollarını bedenimden ayırıp ela gözleriyle gözlerimin içine bakmaya başladı. Hala ağlıyordu. Yanaklarından damla damla süzülen yaşlar erkekler ağlamaz sözünü tarihe gömüp erkekler de ağlar diye bağırıyordu.

"Özür dilemesi gereken kişi sen değilsin." Acıyla tebessüm ettim. Ellerimi yanağına yönlendirip akan gözyaşlarını baş parmağımla sildim, izi kaldı. Gözlerimin önünden gitmeyen acılı halinin izi her hücresinde kaldı. Aynı sırtımdaki yaralar gibi...

"Kardeşinin çığlıklarını duymadığım için özür dilerim Ediz." Ağlaması şiddetlendi. Başını olumsuz anlamda sallayıp elini yanağıma uzattı ve benim yaptığım gibi baş parmağıyla gözyaşlarımı sildi. Gülümsedim bu halimize. Birbirimizin gözyaşlarını siliyorduk ve oldukça yakındık.

"Senin de çığlıklarını kimse duymadı değil mi Öykü?" Gülümsemem aniden soldu. Çenem titremeye başladı ve ağlamam şiddetlendi. Hıçkırıklarım ağzımdan teker teker kaçarken ela gözlerine öylece bakmakla yetindim.

"Duymadı," dedim mırıldanarak. "hiç kimse duymadı." Elini yanağımdan ayırıp saçlarımda gezdirmeye başladığında gözlerimi kapattım. Tebessüm ettiğini hissedebiliyordum.

"Senin çığlıklarını duymadığım için asıl ben özür dilerim küçük," dediğinde gözlerimi araladım. Sıcak nefesi tenime işlerken belirgin olan köprücük kemiğine indirdim bakışlarımı. Parmak uçlarımda yükselerek minik, masum bir öpücük kondurdum.

"Erkeklerde ağlar, sev gözyaşını. Küçükken ağlardın, unuttun mu masum, uslu?"


kayıp yarınlar (kadına şiddete hayır!) |tamamlandı.|Where stories live. Discover now