elli üç

31.8K 1.2K 216
                                    

(Cumartesi günü)

Beklemenin hiç bu kadar heyecan verici olacağını düşünmemiştim. Akşam yemeği için altıda anlaşmış olsak da ben yediye kadar ne giyeceğimi düşünmüş, ufak çaplı kalp krizleri geçirmiştim. Yerimde duramıyordum.

Onu Y olarak bilmek daha kolaydı. Seth Duncan olduğunu öğrendiğimde nefesim kesilmişti. Seth'i öpmüş olmam imkansızdı benim için, bu sebeple hala şaşkındım.

Ona mesaj atmaya çekiniyordum, bunun yerine Instagram'a fotoğraf attığımda altına göndermeli cümleler yazıyordum. Bunun farkındaydı. Fazlasıyla aptalcaydı yaptığım fakat ona karşı soğuk davranırken, asıl içimden geçen gibi sımsıcak davranırsam gideceğinden korkuyordum. Değiştiğimi düşünür müydü?

Tabii burada daha önemli bir soru vardı: Gideceğinden neden korkuyorum?

Hazır bir şekilde salonda otururken telefonuna mesaj geldi.

Seth Duncan: daha altı olmasına yarım saat var (17.20)

bekliyorum diye fotoğraf paylaşmak yerine bana mesaj atabilirsin, biliyorsun değil mi? (17.20)

ama yine de çok güzel görünüyorsun (17.20)

ben şimdi seninle çıkacak mıyım gerçekten (17.21)

klasiğimden vazgeçmeyerek fotoğrafı da atayım, (17.21)

Laura Ray: Böylesi daha eğlenceli

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Laura Ray: Böylesi daha eğlenceli. (17.25)

Çünkü fotoğrafımı telefonuna kaydedip bana atacağını biliyorum, bu beni mutlu ediyor. (17.25)

Seth Duncan: galerim seninle dolu (17.25)

dışarı çıkarsan gösteririm (17.25)

Laura Ray: Bildiğimiz dışarı mı? (17.26)

Seth Duncan: evet, bildiğimiz dışarı:D (17.26)

Telefonla kapı arasında bakışlarımı gezdirdiğimde kalbimin hızlandığını hissettim. Gülümsememek için dudaklarımı birbirine bastırdım; koşarak kapıya doğru ilerlerken son anda yürümeye başladım. Neden koşuyordum?

Kapıyı açıp dışarı çıktım.Beyaz evoque bahçenin sonunda bekliyordu. Oraya doğru yürümeye başladığımda sürücü kapısı açıldı ve içerisinden Seth çıktı. Kapıyı kaparken hareketleri gözlerimin önünde ağır çekime alınmış gibiydi. Rüzgar koyu renk saçlarının arasından geçerek onları hacimlendiğinde gözlerim bana gülümseyen yüzüne indi. Yeşil gözleri, göz bebeklerimin en derinini istila ediyor ve beni sonsuzluğuna çağırıyordu. Her adımında üzerindeki lacivert tişört nefessiz kalırmışçasına vücudunu sarıyordu ve iri bedenini kolayca gözlerin önüne seriyordu.

Yanına gittiğimde titreyen ellerimi görmesin diye kısa bir selam verdim ve kapının önünden çekilmesini bekledim. Fakat o, kollarını omuzlarımın üzerinden sardı ve beni kendine çekerek sarıldı.

"Nasıl da utanırmış." diye mırıldanarak vanilya kokusuna boğdu yüzümü. Kollarının altında küçücük ve şaşkın kaldım; hoşuma gitmişti. Sanki bu hayatta beni daha fazla mutlu eden hiçbir şey olmamıştı.

Geri çekildiğinde donakalan bedenime bakıp bir daha güldü. Sesi yanaklarımı okşadı ve kendimi gülümsemekten alamadım. Güzel gülen bir adamın hayatıma dahil olabileceği aklıma gelmezdi.

İçeriye geçtiğimde kapıyı kapadı, arabanın önünden dolaşarak kendi yerine geçti. Bana söylediği cümleyi ona geri verdim: "Nasıl da centilmen."

"Hoşuna gitmedi mi?"

"Yo," Yarım bir şekilde gülümsedim, sanırım bugün uzun zamandır gülümsememiş olmanın acısını çıkaracaktım. "Çok hoşuma gitti."

"İn o zaman, bir daha yapayım." diyerek kapısı açtığında kahkaha atarak elimi koluna koydum, amacım durdurmaktı fakat parmaklarımın altında gerildiğini ve bakışlarını elime sabitlediğini gördüm. Ona, onu bilirken dokunmuş olmak çok daha farklı hissettiriyordu. Tekrar ve tekrar mutluluğu yaşıyormuş gibi.

Öksürdüm, elimi geri çektim. O ise kapıyı geri kapattıktan sonra arkasına yaslandı.

"Bu çok garip." Ona baktım, başını benden yana çevirdi. "Sanırım gözlerin kapalıyken daha kolaydı."

"Sen bundan daha garipsin." diyerek kemerimi taktım. "Sert görünüyorsun ama tatlısın."

"Sen de tatlı görünüyorsun ama sertsin." Yarım gülümsemesi tekrar yerleşti dudaklarına, gözlerine yansımayı da ihmal etmedi. "Hazır sertlikten bahsetmiş-"

"Yoo, öyle bir şeyden bahsetmiyoruz." derken ellerimi iki yana dur dercesine kaldırdım.

Bana baktı, yeşil gözleri ve gülümsemesi üzerimde dolaştı. "Şimdilik."

-

Seth Duncan: yediğim en güzel yemekti (00.13)

yemeğin içine ne koymuşlar acaba (00.13)

Laura Ray: -_- (00.14)

Tüm vakit boyunca beni utandırmaktan başka bir şey yapmadın. (00.14)

Seth Duncan: yapacak başka çok şey vardı ama durmamı söyleyen sendin (00.14)

Laura Ray: Bodoslama girersen öyle söylerim. (00.15)

Seth Duncan: bodoslama girmem merak etme:) (00.15)

Laura Ray: Neyse. (00.15)

Araba kullanırken yazı yazma, evine gidince yazarsın. (00.15)

Seth Duncan: beni (00.15)

düşünen (00.16)

her (00.16)

hücreni (00.16)

göğsüme (00.16)

saklarım (00.16)

senin (00.16)

böyle tatlı konuşma (00.16)

Laura Ray: Şu durumda tatlı konuşan sensin... (00.16)

Seth Duncan: ben niye gittim ki ya (00.17)

Laura Ray: Gelsene o zaman. (00.17)

Seth Duncan: geleyim o zaman (00.17)

ben y, sevgilin • textingWhere stories live. Discover now