elli altı

28.6K 1.2K 216
                                    

(Salı günü)

Seth Duncan: özür dilerim, yanımdaydı (23.53)

bir şeyleri anlar diye ne yapacağımı şaşırdım (23.55)

Laura Ray: Varlığımı sonunda kabul etmene sevindim. (00.04)

NE BOK YİYORSUN SEN (00.05)

O KIZI KOLUNA TAKMAK NE DEMEK (00.05)

Kapı çaldığında telefonu yastığın altına soktum ve hızla aşağı indim. Gelen annem olmalıydı ama bu öfkeyle onu çekebileceğimi düşünmüyordum, bu yüzden hızla kapıyı açtım ve uzaklaşmaya yeltendim fakat esen koku beni durdurdu.

Yavaşça döndüm, kapıyı aralayarak içeri geçen Seth'e yumruk atmakla atmamak arasında kaldım.

"Sözlü olarak açıklamak daha iyi olur diye düşündüm."

Yumruklarımı sıktım. Güzel yüzü öfkemi avuçları arasına alıp benden dahi saklıyordu. "Yaklaşık iki dakikan var, yoksa seni dışarı atacağım."

Bana doğru bir adım attığında dişlerimi sıktım, elimel aramıza mesafe koydum. "Bir hafta sevgilim gibi davranmak istedi, eğer kabul edersem babamın yakasından düşeceğini söyledi."

"Sen buna inandın mı?"

Ellerini iki yana açtı. "Ne düşüneceğimi bilmiyorum."

"Bunun farklı yolları var, Seth. Babana o kızın kim olduğunu direkt söyleyebilirdin. Ama ona istediğini vermek yapacağın son hamle olmalıydı."

"Ben... Hallederim sandım. Bir haftadan ne kaybederdim?" Yutkundu, sanki buraya çok daha başka bir açıklama yapmak için gelmişti fakat tepkim onu şaşırtmıştı. "Ama sen üzülmüş gibi görünüyorsun."

Dişlerimi sıkmaktan başıma ağrı girmişti, gözlerim doluyordu. Kendimi o kadar arada hissediyordum ki iki tarafta da ezilmekten rüzgara karşın savunmasız kalıp hafifçe boşlukta esiyordum. "Senin gerçek olmamandan korktum, gerçekten de benimle oynamış olduğuna bir saniyeliğine olsa da inandım. Ben başka biriyle böyle bir şey yapsam sen üzülmez miydin?"

"Üzülürdüm." Yanıma gelmişti, gözlerimi saklamaya çalıştığımdan bu kadar yakınlaştığından haberim dahi olmamıştı. "Ama durum farklı. Çünkü ben seni seviyorum."

Aldığım soluk ciğerlerimi okşadı, kelimeler gözlerimin yanından geçtiğinde damlalara çarptı ve yanaklarımdan aşağı yol almalarına sebep oldu. Kalbim, kanatlarla bir olmuş gökyüzüne taşıyordu beni.

"Hassiktir, ağlama." diyerek beni göğsüne çekti, kolları sımsıkı bir şekilde etrafıma dolandığında hıçkırdım. "Senin için sorun olacağını düşünmedim. Eğer düşünseydim, böyle bir şey yapar mıydım?"

"Neden düşünmedin?" Hıçkırıklarımın arasından konuştum. Kırgın ruhum bedenimle kavga ediyordu. "Senin beni sevmen imkanlıyken tam tersi çok mu imkansız?"

"Ne?" Seth'in bedeni gerildi aniden. Geri çekildi, kollarımdan tutarak yüzüme baktı. "O ne demek ki şimdi? Beni mi seviyorsun? Doğru mu duydum? Sarhoş musun yoksa ayık mı?"

Cevap vereceğim sırada kapı çaldı. Ellerim hızla gözlerime gitti ve tersiyle sildim. "Saklan bir yere, annem geldi. Bakınmadan çıkar odasına."

"Zamanlamalar çok kötü." diye mırıldanarak koltuğun arkasına geçti. Ben ise kapıya doğru yürürken hıçkırıklarımı durdurmaya çalışıyordum fakat annen zaten fark etmezdi, büyük bir sorun değildi.

Kapıyı açtığımda gözlerindeki öfkeyle bana bakan kişi annem değildi.

O kızdı.

"Yemek sipariş etmedim."

"Yemek siparişi getirmiş gibi bir halim mi var?" derken gözleri içeriyi arıyordu.

"Giymediğim birkaç parça kıyafetim var-"

"Senin hiçbir şeyini istemiyorum salak kız. Seth nerede?" diyerek içeri adımını attığımda elimle onu durdurdum.

"Benim evimde, bana küfür etmek pek akıllıca değil. Aslında bana küfretmen başlı başına aptalca."

"Niyeymiş?"

"Kol kası çalışıyorum." diyerek kızı yakasından tutarak içeri ittim. Kapıyı ayağımla kapayıp vakit kaybetmeden yere düşmüş bedeninin üzerine oturdum. Gözlerim dönmüş gibiydi, eğer Seth beni onun üzerinden kaldırmazsa ilk yumruğum tam gözüne isabet edecekti.

Kulağıma sakin olmam gerektiğini fısıldadığında ondan kurtulmaya çalışmayı bıraktım. Yerdeki kız ise çoktan ayağa kalkmıştı.

"Bir anlaşma yaptık ama daha seni ilk günden birinin evinde buluyorum." Gözlerini tiksinircesine yüzüme çevirdi. "Tam da orospu tipi var."

"Kendimden yaşlı adamlarla seks videosu çekmiyorum, burada o ünvana sahip olan ben değilim." diye hırladım, bir yandan da ellerim yumruk haline gelmişti ve yüzüyle buluşmak için an kolluyordu.

"Sen neyden bahsediyorsun?" dedi, dehşet içinde. Aynı soruyu Seth de sormuştu.

Kaşlarımı kısa bir anlığına çattım. Abby'nin söylediği şey doğru değil miydi? Ama Abby her şeyi en ince ayrıntısına kadar bulur ve doğruluk ihtimali hep yüzde doksanın üstünde olurdu.

Belki de bu bir sırdı.

Kollarımı göğsümde birleştirdim ve hiç görmediğim videolar hakkında blöf yapmaya başladım. Seth ise sessizce bana bakıyordu, onun da haberi yoktu anlaşılan. "Bilmiyormuş ayağına yatarak bir şeyler başaramazsın."

"Onlar eskide kaldı, hem sen nereden bulmuş olabilirsin ki?"

Abby'nin bu yeteneğinin işe yarayacağını hiç düşünmezdim. Hakkını vermeliydim, habersizce bana iyilik yapmıştı.

"O kadar da eski değilmiş demek ki. Şimdi sana yapman gerekeni söyleyeyim." Kapıyı göstermeden önce konuştum: "Seth'i, ailesini ve Seth ile ilgili olan herkesi rahat bırakıp cehennemin dibine gidiyorsun. Yoksa ne kadar tanıdığın varsa onlara postalarım. Tekrar medyaya da yüklerim, eminim ki herkes bu psikopat kişiliği merak eder ve tıklanma rekorları kırarsın."

"Bu yanına kalmayacak." diyerek bir hışımla yanımdan geçtiğinde kolunu tuttum. "Bırak beni."

"Bu yanıma kalacak." Gözlerinin içine baktığımda gözlerini kaçırdı. O kadar öfkeliydim ki sakin davranmama anlam veremiyordum. "Kilometrelerce uzağımda nefes alacaksın. Yoksa, yemin ederim ki, seni mahvederim."

Kolunu kurtararak çıktı ve kapıyı gürültülü bir şekilde kapadı. Öne eğilerek derin bir nefes verdim. Seth'in ne kadar şaşkın olduğunu yeni yeni fark ediyordum. "Nasıl tahmin ettin?"

Kısaca Abby'i anlattım.

"Karma bizim birlikte olmamızı istiyor." dedi, ciddiyetle. Kaşlarımı çattığımda dudaklarını birbirine bastırdı. Az önce adrenalin kanımı yerle bir etmişken ona bakmak beni iyice heyecanlandırıyordu. "İstemese de seni bırakmazdım zaten."

ben y, sevgilin • textingTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang