5.Bölüm: HASTANE

80.2K 4.9K 5.4K
                                    

Evanescence - Imperfection


5. Bölüm: HASTANE

Artık aklım almıyordu, bu evde olan şeyleri aklım almıyordu. Kim tekerlerin havasını indirebilirdi ki? Dağ başındaydık, buraya en yakın ev bilmem kaç kilometre ötedeydi. Öfkeliydim, çünkü anlam veremiyordum.

Arabada, baygın yatan kadına kaydı gözlerim. Kapısını açtım ve onu tekrar kucağıma aldım. Kafası cansızca arkaya düşmüştü, saçları havada salınıyordu. Bedeni parmaklarım arasındaydı. Eve geri girdim ve üst kata çıktım, onu odasına dakikalar önce kustuğu için götürmedim. Diğer odaları da pek bilmediğim için kendi odama götürdüm. Yatağa yatırdım yavaşça.

Odanın loş ışığını açtım. Baygın bedenini seyrettim bir süre. Olanlar mantık dışıydı. Gördüğüm rüya, buraya hiç düşünmeden gelmem, neydi bu böyle? Ama şükrettim, eğer gelmeseydim o kusmayacaktı ve ölecekti. Zihnimde bir şok dalgası yayılıyordu, Karmen'in hayatıyla uğraşmak az önce yaşanılanları düşünmeme engel oluyordu.

Cebimdeki telefonu çıkardım, Eren'i aradım açmasını umarak. Uzun uzun telefonun çalmasının ardından tam kapatacaktım ki telefon açıldı.

"Ezel? Bir sorun mu var?" Tabii onu uykusundan uyandırdığım için endişeli geliyordu sesi.

"Evet. Karmen, psikologluğunu yaptığım kız. Çok fazla ilaç içmiş sanırım, kustu ama şu an baygın." Karşı taraftan ses gelmedi bir süre.

"Hastaneye neden götürmedin?"

"Götüremiyorum, çok soru soruyorsun Eren. Buraya gelmeni istiyorum, hemen."

"Tamam tamam geliyorum, neredesiniz?"

"Şehir dışındayız, konum atarım. Şu an ona ne yapabilirim?"

"Endişelenme, kusması çok iyi olmuş ama yine de bir şey yapma şu an. Aslında şu an hasta-" Konuşmasını kestim.

"Eren! Ne düştü çenen, kız baygın diyorum. Gel hemen şu lanet kaleye."

"Tamam, sakin ol. Geliyorum." Tam kapatacaktı ki tekrar konuştum.

"Kimsenin haberi olmasın geldiğinden. Ve gelirken arabama uygun dört lastik getirsen çok iyi olacak." Tekrar soru sormaya başlayacağını bildiğim için telefonu yüzüne kapattım. Konum attım ve telefonu bıraktım.

Yüzümü sıkıntıyla ovalarken yanına yakınlaştım. Göğsü yavaş yavaş inip kalkıyordu. Yüzü çok solgun duruyordu. Üzerine giydirdiğim kabanı çıkardım. Kalın bir yorgan örttüm üstüne. Hava soğuktu. Yanına oturdum, güzel yüzünü seyrettim.

Tam iki saattir başındaydım, gün ağarmaya başlamıştı. Birkaç kez uyandırmaya çalışmıştım ama her seferinde söylenerek tekrar dalmıştı uykuya. Sık sık nefesini ve nabzını kontrol ediyordum. Uyku bastırsa da direnmiştim, şikâyetçi değildim. Tam iki saat boyunca onu seyretmiştim.

Kirpiklerinin kıpırdaşmaya başlamasıyla uyanacağını anladım. Kendimi biraz geri çektim. Gözlerini açtı, kızıl gözlerinin ilk odak noktası ben olmuştum. Yutkundu. "Su," diyebildi sadece. O uyurken komodinin üstüne koyduğum su bardağını aldım. Ona uzattım, yataktan doğruldu bitkin bir şekilde. Fersizce kaldırdı kolunu, elimdeki bardağı aldı. Bir dikişte bitirdi suyu. Elindeki boş bardağı aldım, geri komodinin üstüne bıraktım.

"Teşekkür ederim," dedi ince sesiyle kirpiklerini kırpıştırarak.

"Hayatını kurtardığım için mi?" Yüzünü buruşturdu.

KALINTIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin