21. Bölüm: VUSLAT

45.8K 2.9K 2.1K
                                    

Blue Foundation - Bonfires

21.Bölüm: VUSLAT

Tatlı bir uykudaydım. Hiç uyanmak istemediğim bir kâbusa tutsaktım. Hissediyordum, acı olacaktı, kan olacaktı ama yine de kâbustan uyanmıyordum. Bu kâbus benim en güzel rüyam da olmuştu. Kâbusun sadece başlangıcını görmüştüm, rüyanın en güzel anlarını yaşamıştım. Sırada ne vardı? Daha karanlık bir kâbus mu yoksa güzel bir peri rüyası mı? Dünya tatlı rüyalar için fazla acımasız bir yerdi.

Büyüyorduk, büyüdükçe daha da kirleniyorduk. Bir bebek olmayı diliyorduk, ancak asla geri dönemiyorduk. Kendi pisliklerimizle, acımızla ve saplantılarımızla yaşamaya alışmak zorunda kalıyorduk.

Aslında dünya bir tımarhaneydi ve bizde en ağır akıl hastalarıydık.

Ş
imdi tenime değen ten, gerçek miydi? O bu pis dünyanın kirlettiği bir canlı mıydı? Yoksa o bu pis dünyanın hapsettiği masum bir kurban mıydı sadece?

"Uyan artık, Ezel." Sesi, sesi bu dünyaya ait olamayacak kadar uhreviydi. O bu dünyanın pisliğindeki en masum yetişkindi gözümde. Masumluğunda yıkanmak istiyordum, çok kirli hissediyordum. Çünkü insandım.

Gözlerimi açtım. "Günaydın," dedim sessizce.

"Günaydın," dedi o da neşeyle. Yüzü gülümsüyordu, mutluydu. Onun mutlu olması her şeye değerdi. "Hadi kalk artık. Birde bana dersin çok uyuyorsun diye. Çok güzel kahvaltı hazırladım." Son hazırladığı kahvaltı aklıma geldi, kabuk dolu omlet. Yerimden doğuldum, neredeyse öğlen olmuştu.

"Babam aradı, kuaför ve bedenime göre birkaç elbise gelecekmiş. Bu olayı çok abartıyor." Ayağa kalktı. Taytının üzerine, uzun bir kazak giyinmişti.

"Sadece heyecanlı," dedim ben de ayağa kalkarak. O odadan çıkarken bende banyoya girdim. Mutluydum, iyi hissediyordum.

Hızla banyoya girdim ve elimi yüzümü yıkadım. Kalbimi kor eden güzelliği daha fazla bekletmemek için hızla aşağı indim. Uzun saçlarını topuz yapmış, özenle masadaki son dokunuşlarını yapıyordu. Arkasından yakınlaştım, kollarımı belinin iki yanına koydum. Kafamı eğdim, ensesine bastırdım dudaklarımı.

Bedeni titredi, huylanmıştı. Kokusuna çok alışmıştım. Hazırladığı masaya baktım. Evimizde çok güzel bir kahvaltı masası hazırlamıştı bana. Tuhaf hissediyordum. O kadar yoğun ve güzeldi ki içimdeki hisler, tuhaf hissettiriyordu.

Karmen, çok başka bir kadındı. Hem zehirdi hem panzehir. Yavaş yavaş damarlarıma sızıyordu, bazen acıtıyor bazen uçuruyordu.

"Ne? Beğenmedin mi?" Oturdum masaya.

"Beğendim, çok beğendim." Hevesle oturdu karşıma. Krep yapmayı öğretmiştim ona birkaç gün önce ve aynı öğrettiğim gibi yapmıştı.

"Hadi tadına bak," dedi sabırsızca. Bıçakla kestiğim dilimi ağzıma aldım. Normal bir krepti ama neden bana dünyanın en lezzetli şeyi gibi geliyordu? Ellerini çenesinin altında birleştirmiş merakla bakıyordu bana.

"Hayatımda yediğim en güzel şey." Gülümsedi.

"Abartıyorsun."

"Hayır, çok ciddiyim." Keyifle kahvaltı yapıyorduk. Sanki kale hiç yokmuş gibi, sanki o kalede bir yaratık hiç yokmuş gibi.

"Bu akşam davete gitmeyi istemiyorum. Eğer babam o duruma gelmeseydi, kabul etmezdim."

"Gitmek zorunda değilsin tabii, baban iyi sonuçta. Ancak sen korkak değilsin." Sözlerime ağzı doluyken cevap vermeye çalıştı.

KALINTIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin