3.KARA DELİK

36.8K 1.3K 597
                                    


Umudum her geçen saniye daha da derinlere gömülürken, oradan kazıp çıkarmam imkansız hale geliyordu. Yarısını tutsak geçirdiğim ömrümde, ellerim arasına çok kısa bir süre için kondurulan özgürlüğüm şimdi kanatlarını çırparak uzaklaşmak üzereydi benden.

Her şey yoluna girdi dediğim anda kendime kurduğum bu küçücük dünyanın bir anda yeniden tepetaklak olması haksızlıktı. Haksızlıktı çünkü bu kadarıyla mücadele edecek gücüm kalmamıştı daha fazla. Ne zihnimde ne de bedenimde...

Saatlerdir tek başıma bırakıldığım odada ağlamaktan başka bir şey yapamazken, yanan gözlerimi yeniden etrafıma çevirdim. Salonun kapısını açık bırakmışlardı fakat hemen diğer odadan ara sıra yükselen sesleri geliyordu, yalnız değildim. Ara sıra dış kapının sesi evde yankılansa da, nöbetleşe olarak gözetliyorlardı beni. Derin bir iç çekişle artık silmekten kızardığına emin olduğum gözlerime bir kez daha sürdüm elimi. Ben silmekten yorulmuştum ama onlar akmaktan yorulmamışlardı bir türlü.

Uğradığım zararı hatırlarcasına ellerime döndü bu defa bakışlarım. Bana zarar vermeyeceklerini söylemelerine rağmen zarara uğramama neden oluyorlardı. Hem bedenen hem de ruhen...

Gündüz üzerine büründüğü elbisesini çıkarmış, yerine geceyi giyinmişti artık. Benim buradaki tutsaklığımın ne kadar süreceğini, neden sürdüğünü bile bilmeden öylece oturmaktan başka bir şey gelmiyordu elimden. Psikolojik olarak bir harabeden farksız olsam da, gücümü toparlayabilmiştim en azından fiziki anlamda. İlk fırsatımda arkama bile bakmadan buradan kaçacaktım. Kaçmalıydım.

Düşüncelerim, içeri giren Romos ve Atena'yla kesintiye uğradığı sırada onlar temkinli şekilde yüzümden kaçırdıkları bakışlarıyla beraber karşımdaki koltuğa oturdular. Oturduğum yere biraz daha sinerken duyduğum endişe kasıp kavurdu kalbimi. Onlara karşı güçsüzdüm. Bu kabul etmekten nefret ettiğim bir durumdu ama elim kolum çaresizliğin o keskin ipiyle bağlanmıştı.

"Canın acıyor mu?" Romos'un sesini duymamla başımı kaldırarak kısaca ona baktım, hemen ardından yeniden önüme döndüğümde kısaca başımı iki yana sallamakla yetindim. Seslerine bile tahammülüm kalmamıştı artık saatlerin getirdiği artan nefretimle...

Sürüp giden sessizliğin içinde yankılanan dış kapının sesiyle, deminden beri diğer odadan gelen iki adama ait sesler kesilmişti. Dışarı çıkanların onlar olduğunu anladığımda içim biraz olsun rahatlarken, şimdi karşımda oturan bu iki adamı nasıl atlatabileceğimi düşünmeye başladım. Romos ve Atena burada olduğu için dış kapıyı kilitleme ihtimalleri düşük bir olasılıktı ve şu an için zihnimde dönüp duran en mantıklı fikirde buydu. Yoluma çıkan her fırsatı değerlendirmek zorundaydım çünkü mantıklı olup olmaması canımdan daha değerli değildi.

Başımı ikisine doğru çevirdiğimde, dibimde olmalarına rağmen kendi aralarında konuştuklarını bile zihnim yeni kavrayabilmişti yoğunluğundan. Hafifçe dikleştirdiğim omuzlarımla hafifçe yanan genzimi temizleyerek dikkatlerini üzerime çektim.

"Tuvalete gitmem gerekiyor benim." Kısık çıkan sesimle ikisinin de gözleri aynı anda beni bulurken, dediğimi gayet doğal karşılayarak en ufak bir şüphe bile duymadıklarını bakışlarından anladım.

Romos anında ayaklanarak "Yolu göstereyim ben sana." Demesiyle ben de yavaşça ayaklandım. Önden ilerleyen ağır adımlarıyla bende peşi sıra ilerlemeye başladım. Üst kata yönelen adımlarını takip ederek basamakları bir bir tırmanırken, sargılı elimle tırabzanlara sıkıca, güç almak istercesine, tutundum. Soğukkanlılığımı bir zırh gibi üzerime geçirerek kendimi şimdiden karşılaşabileceğim her türlü duruma hazırlamaya çalıştım bir yandan da. Yakalandığım takdirde fiziksel şiddet görebilir, daha kötüsü öldürülebilirdim. Bunu göze alacak kadar kararlıydım. Battığım bu çukurda üzerime bir toprak daha atılsa bir şey değişmeyecekti benim için.

ZAMANSIZ SEVGİTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang