14.GEÇMİŞİN YANGINI GELECEĞİ TUTUŞTURUR

13.3K 638 221
                                    

OY VE YORUMLARINIZI BEKLİYORUM, HEPİNİZİ ÖPTÜM:)💜

İnsan umudunu yitirmediği sürece kalırdı hayatta. Tamamen küle çevrilen yüreğinde, hâlâ bu yaşama dair ufakta olsa yeşeren bir şeyler varsa tutunuyordu sıkı sıkı hayata. Sıkı sıkı tutunduğum hayatımın ipi, artık yaralanan avuçlarım arasından kaymak üzereyken daha farklı bir yol serilmişti önüme. 

Onca yanan, yıkılan şeyin arasında parıldayan minik, ufacık bir ışık gözüme çarpmıştı. Bana yaşam mı yoksa ölüm mü olacağını bilmediğim, hayatıma etkisinin ne yönde olacağını kestiremediğim bir ışık...

Bu hayatta, amcamdan sonra aramızda kan bağı olduğunu söyleyen biri daha... Abi. Yabancısı olduğum bu kelimenin, sesli şekilde dile getiremeyeceğim kadar bana uzak olduğu halde şimdi nasıl bir o kadarda yakınımdaydı? Sırf amcamla aynı kan damarlarımdan akıyor diye, damarlarımı kesip o zehirli kanı gözleri önünde akıtmak istiyorken; bambaşka biri daha gelmişti şimdi o kanın damarlarından aktığı.

Mümkün olması imkansız görünen, fakat o kelime dudakları arasından çıktıktan sonra benim için ihtimali değerlendirilen bu durum, bu defa fena düşürmüştü beni. Kalkacaktım ama... Eğer bunu karşıma geçip söyleyebiliyorsa, benim hislerimle alay edebiliyorsa karşısına dikilip hesabını soracaktım. Soracaktım ama bu durumun gerçek çıkması korku salıyordu zihnime, kalbime... Sormam gereken tek bir kişi vardı. Ama şimdi, adımlarım ona bile gitmiyordu. Gidemiyordum. Algan'a gidecek gücüm yoktu, sormaya cesareti olmayan kelimelerim bile geri yuvarlandığı boğazımda bir bir diziliyorlardı.

Kendi başıma altından kalkmak istedikçe, üzerime binen yükler her defasında biraz daha ağırlaşıyordu. Giderek zorlaşan bunca olayın içinde kendimden giderek daha da uzaklaştığımı hissediyordum artık.

Ben mantığını değil duygularını kullanan bir insandım. Bu her zaman böyle olmuştu. Sırf bu yüzden, daha fazla yaralanırdım, canım daha çok yanardı, olaylara her zaman en duygusal açıdan bakardım. Hislerimle hareket eder, kalbimin sesini dinlerdim. Mantığımı kullanıyor olsaydım eğer, şimdi bu kadar can çekişmezdim. Üzerime yıkılan tüm gerçeklerin enkazı altında kalmaz, can çekişmezdim.

Ama her şey bitmişti işte. Her şey yalandı. Ve benim bundan sonra asıl doğruları kaldırabilecek gücüm kalmamıştı.

Üzgündüm, canım yanıyordu ve ben bunca şeye rağmen hâlâ hislerimin boyunduruğu altına giriyordum. Israrla, vazgeçmeden onların beni yönetmesine izin veriyordum. Bunu değiştiremezdim. Bu, bendim. Böyleydim. Mutsuz sonla biten bir filme veya kitaba uzun bir süre boyunca ağlayan, yaptığı yemek olmadığında tencerenin başında üzülen, dondurmamın yarısı yere düştüğünde gün boyu şansımın iyi gitmeyeceğine inanan, saatin aynı sayılara denk geldiğini gördüğünde çocuk gibi sevinen, yurttaki çocukları her ziyaretimden sonra içinde aynı burukluk kalan, kızan, küsen, hemen barışan, her şeye saçma sapan gülen, kırılan, ağlayan...

Buydum. Mantık, her zaman ikinci seçeneklerim arasındaydı. 

İnsanlara çok çabuk inanır, sonra da çok üzülürdüm. Hemen inanamam gerektiğini bilmeme hatta defalarca tecrübe etmeme rağmen, yine de güvenirdim. Çünkü yeryüzünde milyarlarca insan arasından, en azından birinin benim için doğru kişi olabileceği ümidini hâlâ taşıyordum içimde bir yerlerde. O doğru kişi veya kişileri bulana dek insanlara güvenmeye devam edeceğimi biliyordum. Ben ne kendimden vazgeçebiliyordum ne de hislerimden. Hayallerimin kırıkları her yanıma batarken, yine de vazgeçmiyordum.

O kadar feci bir çıkmazdaydım ki, soluklarım kesiliyordu sessizce gözyaşlarımı akıtırken. İki büklüm kıvrıldığım yatakta, Hakan'ın sevdiği bazı rock gruplarının posterlerinin asılı olduğu duvara diktiğim gözlerimi, saatlerdir ayırmıyordum oradan.

ZAMANSIZ SEVGİWhere stories live. Discover now