5.ZAMANIN ÇATLAYAN BEL KEMİĞİ

25.6K 1K 228
                                    

Oylarınızı ve yorumlarınızı bekliyorum. Keyifli okumalarr! 💜

Aralanan gözlerim, belleğimin bana anımsattığı şeylerle telaşlı ve aceleci bir tavırla açıldı. En son beni kaçıran adamların evindeydim. Ve ben buna rağmen orada uyuyakalmıştım... Yaptığım aptallıkla hızla yattığım yerden doğrulurken, beni sabaha doğru bırakacaklarına dair dedikleri geldi zihnime. Algan, beni bırakacaklarını söylemiş ve bununla beraber anlamadığım bir çok şey daha zırvalamıştı.

Kısık bakışlarım göz alıcı yoğun beyaz ışıklarla kısılırken, parmaklarımla hızla gözlerimi ovuşturdum. Yeniden açtığım gözlerim bu defa bulanıklığı gitmiş, netliğine kavuşmuştu. Fakat gördüğüm şeylerin doğruluğunu idrak edemedi o an zihnim. Ben hâlâ uyuyor muydum acaba?

Bembeyaz ışıkların aydınlattığı bir odada, kapsül olarak adlandıracağım şeffaf camdan ibaret olan yattığım yerden hızla kalktım. Kalbimin normal atışları çoktan geride kalmış, kulaklarıma çarpan hızıyla bakışlarımı endişeyle etrafımda gezdirdim. Parlak beyaz fayanslarla döşenmiş zeminden kendi yansımamı bile görürken, odanın duvarlarındaki tuhaf eşyalara göz gezdirdim ağır bir yavaşlıkla. Sendeleyerek kendi etrafımda dönerken, titreyen bedenime sardım kollarımı; kendi kendimi korumak ister gibi.

Burası, kaldığım ev değildi. O adamların evi de değildi. Daha önce hiç görmediğim bir yerde, asla bilmediğim aletlerin arasındaydım. Tüm savunmasızlığımla hem de. Zihnim bunun bir kabus olup olmadığını anlamaya çalışırken hızlanan soluklarımı dizginlemeye çalıştım fakat bu hiçbir işe yaramadı. Az önce kalktığım cam yatağa yeniden baktığımda, yer çekimine meydan okuyarak havada asılı kaldığını görmemle gözlerimi kapattım sıkıca. Kesinlikle kabustu.

Yeniden araladığım gözlerim, fiziken imkansız olan bu görüntü karşısında aynı hayal kırıklığına uğrarken titrek bir nefes aldım. Etrafımı çevreleyen dört, siyah camadan duvarlardan yansımamı daha net bir şekilde görürken sertçe yutkundum. Bendim işte, aynı ben. Üzerimdeki kıyafetler en son giydiklerimdi. Ama bulunduğum yer hakkında hiçbir fikrim yoktu. Bunun mantıklı bir yanı da yoktu. Ben uyurken beni başka bir yere getirmiş olma ihtimali giderek ağrılığını basıyordu ki; metal, çelikten yapılma kapının kenarındaki düğmedeki kırmızı ışık yeşile döndü aniden. Duyulan tık sesi açıldığını gösterirken, kapıdan en uzak yerde kalan duvarın köşesine adımladım hızla. Kendimi savunamayacağımı bildiğim halde tamamen içgüdüsel olarak hareket ediyordum.

Sertçe yutkunduğumda kuru bir acıyla sızlayan boğazımı umursamadan gözlerimi kapıya diktim. Yavaşça yana doğru kayan, ağır olduğu fazlasıyla anlaşılır olan kapı açıldığında bir adam belirdi kapıda. Daha önce hiç görmediğim, yabancı adamla dişlerimi sıkıca birbirine bastırarak dik durmaya zorladım bedenimi. Güçsüzlüğüm yine kendimeydi ama asla bir başkasına değil.

İçeri adımlayan adamın yerdeki bakışları önce boş yatağa kaydığında, bakışlarındaki telaşı gördüm. Odanın içinde gezinen bakışları benimle kesiştiğindeyse irice açılan gözleriyle hızla bana doğru birkaç adım atmıştı ki bu ani hamlesine karşı korkuyla elimi öne doğru uzattım.

"Dur! Yaklaşma sakın bana." Yüksek çıkan sesimle adımları aniden kesilirken, gözleri bedenimde gezindi silemediği endişesiyle.

O da ellerini benim gibi öne doğru uzattığında derin bir soluk verdiğini duydum. "Tamam, yaklaşmıyorum. Sen iyisin ama değil mi?" Sorusu karşısında boş gözlerle yüzüne bakarken ikimizde aynı yerde durmaya devam ettik.

Sonunda kuruyan dudaklarımı aralarken, kalp atışlarımın sesini bastırmak istedim o an. Korkumu görmesin kimse istedim.

"Neredeyim ben? Sen kimsin?" Kısık sesimle çatılı kaşları düzeldiğinde bu defa boş bakışlarla yüzüme bakan o oldu.

ZAMANSIZ SEVGİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin