y e d i

580 78 65
                                    

"Bugün," dedi Profesör Hagrid göletin etrafına tüm öğrencilerin toplandığından emin olduktan sonra. Birbirine karışan sakalı ve saçları yüzünden yuvarlak koyu renkteki gözlerini takip etmek zor oluyordu. "Suda yaşayan yaratıkların üstünden geçeceğiz. Örnek vermek isteyen var mı?"

"Siren," dedi Hufflepuff'tan Alice Brown.

"Selkie," dedi arkadaşı biraz uzağından.

"Grindylow!" Bir anda yanımdan Klaire cevap verince irkildim. Hagrid aldığı cevaplardan epey memnun bir şekilde diğer yaratıklardan ve hangilerinin sıcak suyu neden diğerlerine göre daha çok sevdiğini anlatırken gözlerim öğrenciler arasında dolandı. Marcus en köşede, elbette, dersle epey ilgisiz görünüyordu. Bu dersi de neden seçtiğine dair en ufak bir fikrim yoktu. Ya hayvanlara nasıl daha iyi işkence edeceğini öğrenmek istiyordu ya da saklanan, değerli hazineleri korumakla görevlendirilen yaratıkları alt etmek için planlar kuruyordu. Pygmy Puff beslemek için bu dersi aldığını pek düşünmüyordum.

Ağaçlardan birine yaslanmış, düşünceli görünüyordu. Her ne yarar sağlayacaksa artık, böyle devam ederse dersten geçmek bir yana okuldan atılmamak için dua etmesi gerekecekti.

Sonra gözüm Hufflepuff öğrencilerinin arasındaki Peter'a takıldı. Neden şaşırdığımı da anlamamıştım. Elbette bu dersi seçecekti. Muhtemelen Bitkilim ile beraber, tüm gönlüyle seçtiği derslerden biri olmalıydı. Onu ısırıp, saçlarını yemeğe çalışan Sihirli Yaratıkların Bakımı kitabını bile sevgiyle okşayıp ona geceleri masal okuduğundan emindim.

Fakat niye onu daha önce fark etmemiştim? Gözüm aşina olsa bile neden hiç dikkat etmemiştim? Derslerde bile hiç konuşmadığından, hep sessizce arkada, uzun boyuna rağmen kalabalığın arasında saklandığından dolayıydı belki de. Nemli ve hala sıcak sayılabilecek hava yüzünden birçok öğrenci gibi saçları dağılmıştı alnına. Gömleğinin bir kısmı pantolonunun içinde, bir kısmı ise dışında kravatı da birkaç tane açık kalan düğmesinin üstünde gevşekçe duruyordu. Güneş vurdukça parlayan koyu kum rengindeki saçları kirpiklerine düştükçe inatla geri itiyordu. Dersi hayatı pahasınaymış gibi dinliyor, kaşları hafifçe çatık duruyordu.

Kollarını göğsünde bağlayınca gözlerimi üstünden çekip tekrar Hagird'e döndüm. Kendimi odaklanmaya zorladım ancak imkansızdı. Her bir kelimesi daha da beni uyuşturup, bir kovuğa dayanarak uyumamı istiyordu sanki. Yanımdaki Klaire ise her birini not etmekte epey ısrarcı görünüyordu.

"Şimdi size bir süre vereceğim. Bulduğunuz yaratıkları inceleyip, neden su ile ilişiği olduklarını ve--"

"Doxy olur mu?"

Ben Klaire'in ne zaman gözden kaybolduğunu bile anlayamamışken o çoktan göle eğilmiş, dört kolu ve dört ayağı olan ve bukalemunu andıran bir kertenkeleye yaklaşmıştı. Gözleri yerine hare şeklinde iki büyük topçuk vardı.

"Şey," dedi Hagrid yere eğilmiş Klaire'e kararsızca baktı. "Doxyler pek suda yaşamazlar."

"Ama genelde sulak yerlerde olurlar ve su ortamında da devam edebilirler, değil mi?"

Hagrid düşünürken gür sakalını tombul parmaklarıyla kaşıdı. Sonunda da başını salladı. "Hmm... tamam, pekala. Olur. Bayan Blight dışındakiler, bir eş bulun ve incelemeye başlayın. Kimsenin zehirli bir şey sokulup, bayılmasını istemiyorum. Birbirinize dikkat edin. Yaratık bulanlara ekstra puan vereceğim. Hadi bakalım."

Klaire'e onu öldürmek istediğimi saklamayarak baktım. Beni kendi başıma, bu pis gölde, zehiriyle öldürebilecek bir yaratık bulmaya tek başıma bıraktığına inanamıyordum. Öğrenciler arkadaşlarını bulup gruplara ayrılırken, etrafıma bakındım. Hufflepuff öğrencileri çoğunlukta olduğundan, pek fazla tanıdığım kimse yoktu. Marcus ise, tekrar, çoktan kaybolmuştu. Üstelik ders aktivitelerinden hiçbir zaman zevk alan biri olmadığından, onu bulmanın da manasız olacağı açıktı.

Golden Boy and Princess // Slytherin+HufflepuffHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin