o n a l t ı

612 82 217
                                    

Defterime bastırdığım mürekkep bir anda yüzüme sıçrayınca irkildim. Parmaklarım bu kadar sert ve hareket edemez halde olduklarını fark etmemiştim. Yüzüme dokundum ama elimdeki mürekkebin yüzümden mi geçtiğini yoksa elimde daha önce olup şimdi her şeyi mahvettiğimi anlayamadım.

"Hey," dedi masaya oturan Gryffindor'dan bir çocuk gülümserken gömleğimi işaret etti. "Biraz üstünü batırmışsın."

"Kalk masamdan."

Çocuk beni ikiletmeden kalkana kadar dik dik yüzüne baktım. Sonunda gözleri irileşirken eşyalarını saniyeler içinde toplayıp, başka boş bir masaya oturdu. Sanki ben her şeyi mahvettiğimin farkında değildim. Başım zonklarken daha fazla dağınıklığa neden olmayacak bir temizleme büyüsü düşünüyordum. Aynı odada Klaire ve Anastasia varken uyumak imkansız olmuştu zaten. Kahvaltıyı pas geçmiştim, çünkü ne Malo'yu ne Klaire'i tekrar görecek gücü kendimde bulamıyordum. Li'yi bile görmek istemiyordum. Hastane kanadındayken beni ziyarete gelmemesinin sebebini hiçbir şekilde haberinin olmadığını söylediği için ona hak veriyordum ama hala Klaire'in yanındaymış gibi hissediyordum. Derste hepsinden kaçmak daha kolay oluyordu gerçi. Profesörler gelmeden hemen önce en arkada, bir köşeye yerleştiğimde pek göze batmıyordum.

Şimdi, çalışma saatinde ise tüm öğrenciler fısır fısır konuşup bir yandan Noel planlamalarını yaparlarken hem burada Marcus, Klaire, Malo, Li ve Anastasia'yı görmemek rahatlatıcıydı. Diğer yandansa rahatsız edici bir kısmı da vardı. Tamamen yalnız az önce paragraflarca yazdığım ödevimi mahvetmişken, sinirden titreyen ellerime hükmetmek biraz zor oluyordu.

Birkaç tane kitap daha önüme konunca az daha bağıracaktım. "Dolu."

Sandalyeyi bıraktı ama ben masadaki çizik ve ısırık içindeki elleri görünce hızlıca başımı kaldırdım. Peter'ın olduğunu fark etmem yalnızca birkaç saniyeyi bulmuştu. "Peter."

"Hey," dedi gülümserken etrafına baktı. Sanırım benimle oturmak için başka bir sandalye arıyordu. "Nasıl oldun?"

"Sandalye dolu değil," dedim çabucak, bir an önce oturması için sabırsızlanırken. Biraz olsun vücudumun rahatladığını hissettim. Şu anda görmek istediğim tek kişi Peter'dı. "Kimse oturmasın diye yalan söylüyordum."

Peter güldü ama bir yandan da ayıplar gibi başını iki yana salladı. Uzun kollarını masaya koyup yüzüme dikkatle bakınca daha da çok gülmeye başlayınca, bir şey diyemeden tüm dikkati dağıldı. "Final haftası pek iyi geçmedi sanırım? Yüzünden tüm Latin alfabesi var."

Refleksle yüzümü silmeye çalıştım ama Peter'ın daha da çok gülmesine nede olmaktan başka hiçbir şeye yaramadı. Asasını çıkarıp, yüzüme doğrulttu. "Scourgify," mırıltısını duymamla burnuma gelen keskin mürekkep kokusu da kayboldu. Bu kadar basit bir büyü nasıl aklımdan tamamen silinmişti?

"Tüyümün ucu açılmış. Parşömene fazla bastırınca, mürekkep yüzümde patladı."

Peter'ın kısık sesli gülüşüyle yan masadaki iki Ravenclaw kız sertçe şhh derlerken işaret parmaklarını da aynı anda, senkronize şekilde dudaklarına bastırdılar. Onlara kızgınlıkla dönüp, ağzımı açmıştım ki Peter konuşmamı engellemek istermiş gibi kolumu masanın üstünden tuttu.

"Özür dilerim," diye fısıldadı kızlara çabucak. Kızlar, tam tahmin ettiğim gibi ne yapmakta olduklarını unutup Peter'a dünyayı kurtarmış gibi baktıklarında gözlerimi devirmemek için kendimi zor tuttum. Peter muhtemelen farkında bile değildi. Oysa kızları etkilemekteki en basit iki özelliği kendisinde fazlasıyla bulunduruyordu. Epey uzundu ve fazlasıyla kibardı.

Golden Boy and Princess // Slytherin+HufflepuffWhere stories live. Discover now