o n ü ç

531 85 243
                                    

"Şimdi, Orta Çağ'da büyücülüğün tehlikeye girdiği karanlık bir dönem olarak bahsedebiliriz. Özellikle Salem, bize iyi bir örnek olabilir. Bay Levithan lütfen uyuklamak yerine bize tarihini anlatabilir misiniz?"

Levithan kıpırdanmayınca, yanındaki arkadaşı onu salladı ve irkilip kalktı.

Levithan ağır ağır bir cevap bulabilmek için saçmalarken yanımda oturan Peter'a baktım. Sağ yumruğunu yanağına yaslamış, kitabına bakıyordu. Epey sıkılmış ve odasına dönüp, uyumak için sabırsızlanıyor görünüyordu.

Uzanıp kitabına Profesör Binns'e benzeyen komik bir yüz çizdim. Sıkılmış suratı beni izlerken yavaşça gülümsemeye, gözleri kısılmaya başladı.

Benim çizdiğim yüzün üstüne eklemeler yapınca ben de gülmemek için hızlıca gözlerimi uzaklaştırıp, dudaklarımı birbirine bastırdım. Ama başını bana çevirip, sırıtmasından kurtulamayarak Binns'in aksine bakınca az daha bir kıkırtı dudaklarımdan kaçıyordu.

Neyse ki Binns tekrar kendi anılarından bahsedip, geçmişini hülyalı hülyalı düşünürken kendi dikkatini kaybetmişti. Sınıfın yarısından çoğu uyuyordu. Yağmur damlaları cama vurdukça kazağımın kollarını daha çok bileklerime çekiyordum.

Peter da bayılmamak için arada tüy kaleminin sivri kısmını koluna batırıyordu. Binns'in söylediklerinden not tutmaya değer olduğunu düşündüklerini geçiriyordu. Onun bile tüm dikkatini veremediği tek ders bu olmalıydı. Uzun bacağı önünde oturan öğrencinin sandalyesine kadar uzanıyordu. Kulaklarının üst kısmını ve kaşlarını arada yalayıp, geçen kaküllerini de zaman zaman geriye ittiriyordu.

Ona bakarken bir anda nerede olduğumu unuttuğumu fark etmemiştim. Tuhaf. Peter hiçbir şey yapmıyordu. Yalnızca dersin bitmesi için içten içe dua ediyordu muhtemelen. Ne düşündüğünü merak etmeden edemedim. Çok konuşmamasına rağmen kafasında çok şey döndüğünü biliyordum. Sürekli düşünceliydi, sessiz olmasının büyük nedenlerinden birinin aklındaki seslerin dikkatini dağıtmasıydı muhtemelen.

Kitabının üstündeki elini aldım. Kaşlarını çatıp, ne yapmaya çalıştığımı şaşkınlıkla izlerken kalemi mürekkebine batırıp elinin üstüne bir gülücük çizdim. Mürekkep benden sonra parladı.

"Binns sanatçı kimliğini mi ortaya çıkardı?"

"Şhh," dedim bizi duyacağından korkarak. "Konsantrasyonumu bozma."

"Elimi geri alabilir miyim?"

"Hayır."

Yumuşak ve sessiz tutmaya çalıştığı kıkırtısını duydum. "Teşekkürler," dedi ironiyle sanki dediğini yapmışım gibi.

Gülücüğün yanına minik kalpler çizip, sonunda onu özgür bırakınca elini inceledi. Gülümsemesi devam ediyordu. Ama yüzündeki ifadeyi çözmek zordu. Anlayamadığım şeyler düşünüyordu. Her zamanki gibi. Bense yalnızca gülümseyen bir suratla birkaç kalbin onu neden rahatsız ettiğini anlayamamıştım.

Ders bittikten sonra Peter'a ne yapacağını soracaktım ki, Celine ve tanımadığım- muhtemelen Celine'in arkadaşı olan bronz tenli ve kıvır kıvır turuncu saçları olan- başka bir Hufflepufflı kız önünde belirdiler. Çantamı elimden geldiğince en yavaş şekilde toplamaya çalıştım. Doğrusu konuşacaklarını duymak da istemiyordum. Yalnızca Peter'la vakit geçirmeyi seviyordum. Ne kadar onun arkadaşlarına karşı, sırf onun için, elimden geldiğince içten davranmaya çalışsam da yalnızca Peter'la vakit geçirmeyi seviyordum. Yalnız. Nick belki Celine'e nazaran daha konuşkan ve samimiydi ama bu da Peter'ın hiç konuşmamasına neden oluyordu.

Golden Boy and Princess // Slytherin+HufflepuffWhere stories live. Discover now