s e k i z

642 83 103
                                    

Ben Peter'ın peşinden erkekler tuvaletine girince tıpkı Cruentusentri'ninkiler gibi gözleri az daha yere düşecekti.

"Buraya girmemelisin," dedi bomboş tuvalette ve kapının ardından aynı şekilde tüy düşse duyulacak kadar sessiz ve kimsesiz koridorlara baktı. Suç işlemişim gibi bakıyordu bana.

"Kurallar, kurallar... Sana iyilik yapıyorum diye bana teşekkür etmelisin. Accio," asamı tabureye sallayınca Peter'ın bacağına çarpıp yanıma geldi. Çeşmelerden birinin altına koyup, Peter'ın fazla uzun bedenini tutup çektim. Benim iki katım olmasına rağmen onu bir yerlere çekiştirip, yol göstermeme izin veriyordu. Sinirlenmek ya da karşı koymak bir yana, "Otur," dediğimde bana gülünce daha da çok şaşırdım.

"Boyuna göre fazla otoritersin."

Peter ile konuşurken lütfen kelimesinin ne kadar önemli olduğunu tekrar tekrar hatırlıyordum. Ona karşı kaba olmak isteyeceğim son şey olurdu. Yalnızca ona yardım etmek istiyor ve aceleci davranıyordum. O ise eli bir Goblin'inkine dönüşürken epey sakin ve hala keyifli görünüyordu. Fazlasıyla sinir bozucuydu.

"Lütfen."

İç çekip tabureye oturdu. Sırtını çeşmeye verince eğilmesi için başını yavaşça mermere yasladım. Gözlerini normale göre daha sık kırpmasına bakılacak olursa onu öldürmemden korkuyordu. Kasları gergin, dudakları kapalıydı ama hiçbir şey söylemiyordu.

Suyu sıcağa ayarlarken çantamdan kendi ilacımı ona uzattım. "Küçükken, ciğerlerim biraz daha sıkıntılıyken, her yerimde yaralar olurdu. Bu iksiri sürmemle yok olurlar. Belki işe yarar."

İkisiri damlatıp ellerini ovuşturdukça yaranın azaldığını gördüm. Ne kadar rahatlasam da, ellerini durmadan tehlikeli otlara ya da etçil hayvanlara uzatmakta bu kadar cesur olmaya devam ederse bir gün başına bir şey geleceği belliydi. Üstelik yaranın tehlikeli ya da olmaması umurumda değildi. Öyle görünen bir el pek rahat hissettiriyor olamazdı.

Yüzündeki saçları alnının gerisine ittirip sıcak suyla ıslatınca vücudu gevşedi. Parmaklarım yumuşak dalgalarının içine geçince gözleri bir anda kapandı.

Hah. Kaşlarına ve bazı tutamları kirpiklerine değecek saçları yüzünde olmazken, çok daha farklı görünüyordu. Yüz hatlarının düzgün olduğunu çoktan fark etmiştim fakat bu denli yakışıklı bir yüzü olduğunu onu gizleyen tüm tutamlar uzakta kalınca görmüştüm.

Ben onu izlerken bir anda gözlerini açınca sabun elimden kaydı. Sürekli renkleri değişen, sabit kalmayan gözleri benimkileri bulurken hiçbir şey olmamış gibi sabunu yerine bıraktım.

"Slytherinlerin bu kadar yardımsever olduklarını bilmiyordum."

"Yalnızca bana iyi davrananlara karşı," dedim saçındaki çamuru çıkartmak için asamın gerekeceğinden çekinerek. Neyse ki sabun yumuşak telleri arasından hızlı kayıyordu. Belirgin elmacık kemikleriyle, şakağındaki çamuru alırken gözlerini açtı. Bakışlarını, altımda olmasına rağmen üstümde olduklarını ona bakmazlen bile hissedebiliyordum.

Tüm kir su ve sabunla karışıp, kaybolurken üst üste konmuş havlulardan birini ensesine bıraktım. Havluyu sertçe kafasında gezdirip, adeta silkelenir gibi başını iki yana sallayarak saçlarındaki fazla sudan kurtuldu. Hayvanlarla geçirdiği zamana insanlara nazaran çok daha değer veriyor olmasına saygı duyuyordum ancak kendisinin onlardan biri olmadığını zaman zaman unutuyor gibiydi.

Burnundan damlayan ve kirpiklerinin üstünde kalan damlaları da silince nemli saçlarının bir kısmı alnına yapıştı. Belki de milyonuncu kez alnından çekerken gözleri sakince beni izledi. Dokunuşuma karşı artık bu kadar ürkek ya da şaşkın olmaması beni sevindirmişti. Sonunda beni bir yabancı yerine- en azından- potansiyel arkadaşı görebildiği anlamına geliyordu.

Golden Boy and Princess // Slytherin+HufflepuffWhere stories live. Discover now