o n b i r

658 80 285
                                    

Y/N: Peter'ı yapmaya çalışırken kafayı yicektim ya saç rengini tutturamadım, ya karakteri için fazla kinky bir ifadesi oldu ya da kısa oldu o yüzden üçü de Peter'ımıza dair bir fikir olsun (şahsen üçüncü favım kızarıklığı ve biraz şapşal ifadesi açısında) neyse iyi okumalarrr 🤧🐶







Noel süslemeleri yapılırken Li ve Malo oldukça neşeli görünüyorlardı. Yalnızca yılan şeklinde kazınmış kafası yüzünden genelde başı üşüyen Li'nin taktığı Noel şapkası hızlı hareket ettiğinde gözlerine giriyordu. Malo ile bu tatil yapacakları hınzırlıkları planlarken aralarına düşen şapkanın ponponuna Malo vurdukça Klaire'e çarpıyordu.

Ve tam tahmin ettiğim gibi Klaire'in kitabını sertçe kapatıp, gözünün dönmesi yalnızca birkaç saniyeyi buldu.

"Yanınızda ders çalıştığımı görümüyor musunuz?"

"Görüyoruz," dedi Malo bu sefer ponpona daha yavaş vurdu. "Ama umursamıyoruz."

"Neden kütüphaneye gitmiyorsun?"

Klaire, Li'ni sorusuyla burnundan soludu. Bir anda ponpona kendisi sertçe vurunca şapka bir öğrencinin yüzüne çarptı ama Klaire'in öfkesinden nasiplenmek istemediğinden sessiz kaldı kızcağız.

"Noel yüzünden orası bile sessiz değil. Herkes birbirine hediye verip, planlarından bahsediyor."

"Fiziksel şiddet kullanmadan da anlatabilirdin bunu, Grinch."

Malo'nun söylediğine Li ile beraber gülünce bu sefer Klaire aniden bize döndü. Yemin ederim ki bakışları lazerlerden farksızlardı. Saniyesinde aynı anda çenemizi kapattık.

"Anlaşılan burada eğitimine tek önem veren kişi benim. Bazılarımızın gerçekten çalışması gerekiyor."

Li gözlerini kıstı. "Aramızdaki tek safkan sensin, Klaire. Bazılarımızın çalışması gerekiyorsa sanırım bu özellikle ben ve Malo olmalıyız."

"Meh," dedi Malo gömleğinin iki-üç düğmesini açtı. Kollarını başının arkasında koyup kendini beğemiş gülümsemesi oturunca yine kaslı bedeninden ya da şanslı genlerinden böbürleneceğini odadaki herkes anladı neredeyse. "Bu kadar yakışıklı bir yüzün çalışmaya ihtiyacı yok. Hogwarts'da işim bittikten sonra, tek bir kitabın yüzüne bakmayacağım."

"Ona ne şüphe," diye mırıldandı Klaire havada satırları takip eden tüy kalemini, kendisi de parmağıyla izledi.

Ben Klaire'in gazabından kurtulduğum için zencefilli Noel kurabiyelerine dönecekken gözlerim köşedeki Marcus'a çarptı. Tek başına camın kenarına yaslanmış, yağan karı izliyordu. Boğazlı kazağını çenesine kadar çekmiş, kaşları her zamanki gibi çatıktı.

Marcus ile ya çok kısa, ayaküstü konuşmalarım oluyordu ya da onu neredeyse hiç etrafta görmüyordum. Anastasia'yı elbette aynı odada kaldığımızdan daha sık görüyordum. Benimle hiç konuşmuyor, artık Marcus adına bir şey istemiyordu. Ancak bazı geceler yatağında ağladığını duyuyordum. Nedeninin Marcus olup olmadığından emin değildim fakat Marcus'un çoktan hevesini almış görünmesiyle denk gelmesi bir fikir vermiyor da değildi.

Anastasia ne kadar kabul etmese de, muhtemelen onu en iyi anlayabilecek kişi bendim. Yalnızca birkaç sene önce onun yerinde ben vardım.

Ona hiçbir şeyi yanlış yapmadığını, hissettikleri için kendisini suçlamaması gerektiğini yalnızca Marcus'un başlı başına bir problemden başka bir şey olmadığını söylemek istiyordum. Ancak beni dinlemek bir yana, göz göze gelmek bile ona mide bulantısı veriyor gibiydi. Marcus'u beklemek, hiç gelmeyeceğini bildiğin bir treni içten içe bir gün geleceğini ummaktan başka bir şeye benzemiyordu.

Golden Boy and Princess // Slytherin+HufflepuffHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin