o n i k i

506 89 262
                                    

"Ormar evinde kalmıyorum."

Annem bir bana bir de önümdeki çaya baktı. Sanki çayımın içinde ne dediğimi şaşırtacak bir şeyler katılmasından şüphelenmişti.

"Neden? Erkek arkadaşınla Noel'i geçirmekten hoşlanırsın sanıyordum."

İç çekip sabırlı olmaya çalıştım. Annem babama nazaran beni daha az ziyarete gelirdi ama ziyaretleri aksatmama konusunda da dikkatliydi. Sağlığım yerinde olduğundan ve başımı belaya sokup, Tenebris soyadını hoş olmayacak senaryolara sokmuyor olmamdan emin olmak istiyordu.

"Marcus..." Erkek arkadaşım değildi. Ama aynı zamanda da öyleydi. Bu karışıklığı annemin anlamak istediğinden emin değildim. "Şu sıralar benimle olmaktan çok zevk almıyor. Ben de öyle. Neden sizinle gelemiyorum? Hasta değilim ilaçlarım yan—"

"Kesinlikle olmaz! Tüm o yürüyüş ve gezintilerde bir gün bile dayanamazsın. Bayan Ormar ise senin iyi olduğundan emin olacaktır. Seni ne kadar çok sevdiğini biliyorsun."

Homurdanmamdan annemin ne kadar nefret ettiğini bilsem de kendimi tutamadım. Marcus'un haklı olduğu nadir konulardan biri varsa o da üvey annesinin kişiliğiydi. Kötü biri olduğunu düşünmüyordum ancak... garipti. Bay Ormar'a göre çok daha gençti ve o evde olmadığı zamanlarda Marcus'un tanımadığı sayısız kişinin olduğu partiler verdiğinden bahsediyordu. Marcus biraz daha küçükken bu daha zor oluyordu onun için ama şimdi ne hissettiğini bilmek bile imkansızdı.

"Susan, lütfen söyleyeceğini bana söyle. Mırıldanıp durma."

"Orada kalmak istemiyorum. Marcus benden nefret ediyor. Üvey annesi tuhaf otları kazanda karıştırıp, akşama kadar içiyor ve eve bir sürü korkunç tipte büyücüyü çağırıyor. Gerçekten Noel'imi böyle geçirmemi mi istiyorsun? Okulda kalabilirim."

Annem şarap bardağının üstünden bana baktı. Bir an için gerçekten ona yaptığım öneriyi düşündüğünü görünce umutla doldum. "Tek başına mı olacaksın?"

"Hayır. Elbette hayır. Okulda birçok kişiyle beraber olacağım."

"Ya hastalanırsan? O zaman—"

"Her şey yolunda olacak. Söz veriyorum. Anne, lütfen. Ormarlar'la Noel'i geçirmeme izin verme."

Gözleri uzun süre boyunca bardağında takılı kaldı. Sımsıkı toplamasına rağmen yine de ağızlı tokasından kurtulan tutamlar yüzünü çevreliyordu. "Senin için endişeleniyorum. Artık küçük bir kız değilsin. Sorumluluklarından öylecek kurtulamazsın."

"Sorumluluklarım mı?" Kendime hakim olamadım ve güldüm. Annemin hoşuna gitmedi. Kaşları çatıldı ve saniyesinde gözlerin en içine baktı. Benden sanki zamanı geriye sarıp, bunu tekrarlamamamı bekliyordu. "Ne Marcus mu? Sırf iki aile birbirine tahammül etmek için daha çok sebep bulsun diye mi?"

"Yüzyıllardır yapılan bir şey bu. Gelenek sonuçta. Büyütülecek bir şey değil."

"Büyütülecek bir şey değil mi? İkimiz de hayatımdan bahsettiğinden eminiz, değil mi? Gerçekten Marcus ile mutlu olabileceğime inanıyor musun yoksa bu umurunda bile değil mi?"

Sesim yükselince etraftaki masalardaki bakışları buraya çektim ama sanırım sonunda kendi hayatımı nasıl şekillendireceğim hakkında fikirler edinmeye başlamışken, sakin kalma lüksüm yoktu. Ve fikir bir, Marcus gibi biriyle kesinlikle harcamamaktı.

"Bu asilik nereden çıktı, Susan? Bunca zamandır, henüz küçücük bir çocukken bile onunla olma hayali kurmuyor muydun? Neden bir anda farklı biri gibi davranmaya başladın?"

Golden Boy and Princess // Slytherin+HufflepuffHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin