1

9.5K 1.2K 660
                                    

Jisung yumruğunu sıktığında gördüğü kızarıklıklar ve kanla yüzünü buruşturdu. Aynada yansımasına bakıp daha çok sinirlenmişti kendine.

"Bana bir daha laf atarsan götünü sikeceğim." dedi Jisung son kez ve yerdeki, az önce dövdüğü çocuğun karnına bir tekme savurdu.

"Yalan mı?" diye sordu yerde kıvrılarak yatan sarışın çocuk, "İbnesin oğlum."

Jisung adeta burnundan soluyordu. En sonunda dayanamadı, gömleğinin kollarını kıvırdı ve kızarmış elleriyle çocuğu kaldırdı. Ona bir yumruk daha savurdu, sonra bir tane daha...

"Jisung!"

Jisung kendi ismini bile zar zor duymuştu, adeta kulakları ve gözleri alev alıyordu. Sonunda tuvalete giren Bay Kang, çocuğu Jisung'un ellerinden kurtarmıştı. Hâlâ baygın olan çocuk, Bay Kang'ın ellerinde revire götürülürken Jisung onların peşinden gidiyordu.

Bay Kang revirden çıkıp Jisung'un karşısına geçti ve onu kolundan sertçe yakaladı. Onu müzik odasına soktuğu gibi bağırmaya başladı.

"Ben sana ne dedim?" dedi Bay Kang, "Kötü bir şey yaşadığında kaçışın şarkı söylemek olacaktı Jisung! Seni kurtaran müzik olacaktı. Bu kaçıncı olayın? Dövdüğün kaçıncı öğrenci bu?"

Jisung'un diyecek bir şeyi yoktu. Başını hafifçe öne eğdi ve özür diledi. Daha sonra Bay Kang ile müdürün odasına doğru yol aldı. Hâlâ sakinleşmemişti, elleri titriyordu.

Sonunda yaşanan ise, aldığı iki haftalık uzaklaştırma cezasıydı.

"Müziğe sarıl." dedi Bay Kang, o okuldan ayrılmadan önce, "ayrıca okulda olamayacağın dönemlerde spor salonunu kullanabilirsin. Bilirsin, şarkı söylemek için ideal bir yer."

Bay Kang'ın göz kırpmasıyla Jisung sonunda gülümsemişti. Omzunda asılı olan çantayı düşmemesi için tutarken okuldan usulca çıktı genç çocuk. Ne hissettiğini bilmiyordu. Üzülmemişti. Sonuçta onu bu konuda azarlayacak bir ailesi bile yoktu.

Jisung'un gözleri okul bahçesinden çıkmadan önce girişteki banklara takılmıştı. Geçen gün spor salonunda voleybol oynayan çocuklardan birkaçı oturmuş, hararetli bir şekilde sohbet ediyorlardı. Minho'yu hemen fark etti Jisung. Aklının ucuna kazıdığı, ona topu uzattığı anı bir film şeridi gibi gözlerinin önünden geçirmişti.

"Bu o," dedi bankta oturan çocuklardan biri, "alt sınıflardan birini fena benzetmiş."

Jisung kendisinden bahsedildiğini anladığında ellerini kapüşonlusunun cebine sokmuş, başını öne eğmişti. Bahçe kapısından çıkmadan önce başını hafifçe kaldırmış, Minho'nun bakışlarıyla buluşturmuştu gözlerini. İfadesiz bir şekilde ona baktıktan sonra yürümeye devam etti Jisung. Okuldan çıktı, evine kısa sürede ulaştı.

Jisung, birkaç yıldır konteyner mahalle denen bu yerde kalıyordu. Bu büyük arazide birbirine bitişik tam otuz tane konteyner ev vardı. Genelde bu evlerde uyuşturucu bağımlıları, kaçaklar ve suçlular kalıyordu. Ya da Jisung gibi kimsesi olmayanlar...

Jisung, beş yaşındayken annesini kaybetmişti. Bunun üstüne babası tarafından da reddedilmiş, belli bir yaşa kadar teyzesinde ve diğer akrabalarında dönüşümlü olarak kalmıştı. Konteyner evde ise on beş yaşından beri yalnız kalıyordu. İstese on yaşında bile burada tek başına yaşayabilirdi çünkü burası, kontrol edilmeye bile korkulan bir yerdi.

Jisung'un ise tek kişilik yuvasıydı.

Anahtarını cebinden bularak kapısını açtı, içeri girdi. Tek odadan oluşan bu evde ayrı olan tek yer lavaboydu. Jisung'un uyuduğu koltuk, yemek masası, mutfak ve diğer her şey aynı yerdeydi. Onun için şimdilik yeterliydi.

Jisung çantasını yere atarak mutfakta duran kedi mamasını aldı ve kapının önünde duran kaplara doldurdu. Evinin kapısını açarak dışarıdaki tüm kedilerin içeriye gelmesini sağladı. Onları tek tek sevdi, karnını doyurdu.

Şimdi tek sorun kendisinin ne yiyeceğiydi. Jisung gıcırdamaya başlamış olan mutfak dolaplarını açarak içine baktı. Sadece birkaç paket ramen ve mısır gevreği vardı. Jisung pes ederek kapağı kapattı ve cebinden çıkardığı paketten bir dal sigara çıkararak yaktı. Camı açarak dumanın dışarıya çıkmasını sağlarken boynundaki kravatı gevşetti.

"Sikeyim." dedi sigarası titreyen ellerinin arasından düştüğünde. Pes etmişti Jisung. Bay Kang'ın dediğini aklına getirdi.

Müziğe sarıl

Spor salonunda şarkı söylemek için okul çıkışını bekledi. Sesinin salonun içinde yankılanmasını duymak, hissetmek istiyordu. Yapacaktı, müziğe sarılacaktı.

Jisung çıkmadan önce eline geçen tüm siyah kıyafetleri giydi ve beresini de kafasına geçirdi. Duvara yaslanmış bir şekilde duran gitarını sırtına asarak evden çıktı ve okula ulaştı.

Dersler çoktan bitmişti, kimse yoktu. Hızlı adımlarla bahçeyi aşıp spor salonuna girdi ve kimsenin olmadığı kocaman alanda yere oturarak gitarını kucağına aldı. Dudaklarını araladığında ise kendi müziğinin büyüsüyle gözlerini kapattı. Sözler yaşıyormuş gibi çıkıyordu dudaklarının arasından.

Fell on the earth
I’m an alien on this earth Feels like I don’t fit in anywhere
No matter how hard I tried to smile
I feel so lonely
An alien that got mixed with the earth people
I tried to speak my voice but no one hears me...

"Bu kimin şarkısı?"

Jisung şarkısı bittiğinde duyduğu sesle irkilerek oturduğu yerde arkasını döndü ve başını kaldırdı. Minho diye geçirdi içinden. Anlaşılan tek başına antrenman yapıyordu. Terden alnına yapışan saçları kanıtlıyordu bunu.

"Benim," dedi Jisung, "ben yazdım."

Minho çekinse de yavaş adımlarla ona doğru ilerledi ve uzak bir şekilde karşısına oturdu. Jisung şaşkın bir şekilde onun hareketlerini izliyor, sıkıca gitarını tutuyordu.

"Müzikte iyi olduğunu bilmiyordum." dedi Minho. Jisung hiçbir şey demeden sadece ifadesizce ona bakıyordu. Neden onunla konuşuyordu ki şimdi? Jisung ile kimse konuşmazdı...

"Pek konuşkan biri değilsin sanırım." diye devam etti Minho. Jisung'tan cevap gelmeyince ayağa kalktı ve topunu eline alarak ona baktı, "Peki, sonra görüşürüz o halde."

Jisung hâlâ birinin onunla konuşmuş olmasına şaşırırken, öylece salonun ortasında kalakalmıştı.

𝟵 | 𝗺𝗶𝗻𝘀𝘂𝗻𝗴Where stories live. Discover now