21

5.4K 666 199
                                    

Chan'ın hiçbir zaman ürkek olmayan adımları koridorda korkuyla yer ediniyordu şimdi. Avuçları terlediği için ellerini hafifçe pantolonuna sürttü, saçlarını ellerinin arasından geçirdikten sonra elindeki kitapları aceleyle dolabına tıktı.

Son birkaç gündür aklı karışıktı Chan'ın. Okulda belki de onlarca kişiden aşk itirafı almıştı ama hiç bu kadar umursamamıştı. Neden Seungmin onun aklını karıştırmıştı şimdi? Üstelik üç ya da dört yaş küçüktü ondan.

"Hyung," dedi Changbin, Chan'a yaklaşırken. O da aynı şekilde kitaplarını dolabına yerleştirmiş, kilitleyerek omzunu dolaplara yaslamıştı, "bugün kayıt alacak mıyız?"

"Alırız da, Jisung nerede?"

Changbin bilmediğini belirten mırıltılar çıkardı ve telefonunu çantasından bularak Jisung'ı aradı. Chan onun konuşmasını beklerken sırtını duvara yaslamış, kollarını önünde birleştirmişti. Beyaz okul üniforması kaslı kollarında gerilirken gözleri yerdeydi.

Changbin hâlâ telefonla konuşurken, Chan duyduğu ayak sesleriyle kafasını hafifçe kaldırmıştı. Yüzündeki ifadeyi değiştiren, koridorda Felix ile yürüyen Seungmin olmuştu. Buraya gelmemeleri için bir sürü dua ettiğine emindi Chan. Yine de Changbin telefonu kapattığında Felix ve Seungmin, onların yanındaydı.

"Selam." dedi Felix sakince ve Changbin'e sarıldı. Chan onların arasında ne gibi bir ilişki olduğunu bilmiyordu ama çok yakın görünüyorlardı.

"Merhaba hyung." dedi Seungmin. Chan kendinden uzun çocuğa gözlerini dikti ve anlamsız bir gülümseme yerleştirdi yüzüne.

"Merhaba."

"Chan," dedi Changbin ona dönerek, "Jisung bugün okula gelmemiş ama stüdyoda buluşuruz dedi."

Chan başını olumlu anlamda salladı ve bedenini duvardan ayırarak sınıfa gideceğini söyledi. O sırada Seungmin'in kendisini arkadan izlediğini biliyordu. Zaten Seungmin sürekli onu izliyordu. Reddedilmesine rağmen sıkılmadan, bıkmadan, usanmadan Chan'ı izliyordu.

•••

"Kaçta gideceksin?" diye sordu Minho. Bu sırada dünden beri giydiği pijamalarıyla Jisung'ın köşeli koltuğunda oturuyor, elindeki mısır gevreğinden yiyordu. Jisung gömleğinin düğmelerini iliklemeyi nihayet bitirdiğinde yatağın üstünde uzanan kedisini kucağına aldı ve Minho'nun yanına oturdu.

"Bilmem, gitmek istemiyorum ama Chan hyung beni dövebilir." dedi Jisung. Bu Minho'nun şirin bir şekilde kıkırdamasına neden olmuştu. Minho elindeki kâseyi Jisung'ın eline tutuşturdu ve kediyi ondan alarak sevmeye başladı. Jisung ise yarım kalan gevreği yemeye başlamıştı.

"Ben de seninle çıkarım," dedi Minho, "duş alıp özel derse gitmem gerekiyor. Annem okula gitmediğimi duyduğunda beni öldürecek."

"Bir şey yapmaz merak etme." dedi Jisung ve kâsenin dibinde kalan sütü içmesi için kâseyi Minho'nun eline tutuşturdu.

Jisung oturduğu yerden kalkıp çantasını toparladı ve çıkmak için Minho'yu beklemeye başladı. Minho kucağında uyuyan kediyi yavaşça koltuğa bıraktı ve Jisung'ın arkasından dışarı çıktı.

İkisi de yavaşça yürürken konuşmuyorlardı. İkisi de birbirine yakın yürürken zaman zaman elleri birbirine değiyordu. İlk adımı atan ise Minho olmuştu. Çekinmeden Jisung'ın sıcak elini tuttu ve gülümseyerek onun yüzüne baktı. Artık ikisinin de kimseden çekincesi yoktu, rahatça yaşamak istiyorlardı aşklarını.

"Seni eve bıraktıktan sonra stüdyoya gideceğim." dedi Jisung yürürken. Minho'nun ise tek planı derse gitmekti.

"O zaman yarın okulda görüşeceğiz."

Minho'nun evinin önüne geldiklerinde Jisung onun elini bırakmıştı. Annesinin görüp Minho'ya kötü davranmasından korkuyordu. Fakat Minho daha ileri giderek onun yanağına küçük bir öpücük kondurmuştu.

"Görüşürüz." dedi Minho ve Jisung'a el sallayarak eve girdi. Jisung ise uzun bir yol sonucunda stüdyoya gelmiş ve diğerleriyle buluşmuştu. Kayıt odasına girdiğinde Changbin kahkahalarla gülüyor ve Chan ise somurtarak oturuyordu.

"Ne oldu?" diye sordu Jisung merakla. Changbin gülmesini zar zor durdurmuştu.

"Seungmin, Chan hyung'dan hoşlanıyormuş."

"Gerçekten mi?" diye sordu Jisung. Seungmin'i ortaokuldan tanıyordu, iyi bir çocuktu.

"Tamam bu kadar yeter, kapatın konuyu." dedi Chan, "Okul gezisi varmış. Gidiyor musunuz?"

"Benim haberim yoktu." dedi Changbin ve umursamayarak kulaklığını taktı.

"Benim de haberim yok." dedi Jisung. Aslında böyle bir geziye Minho ile gitmeyi çok isterdi çünkü Minho'yu okul dışında görebilmek çok zordu. Ailesi kısıtladığı için bazen imkânsız hale geliyordu.

"Beş gün sürecekmiş." dedi Chan. Belli ki o da gitmek istiyordu.

"Nerede olacakmış?"

"Sadece bir ormanda sanırım. Kamp tarzı. Spor, yürüyüş, müzik..."

Jisung anladığına dair başını salladı ve kayıt odasına girdi. Bugün onun yeni yazdığı şarkıyı düzenleyeceklerdi. Chan sözlere bir beste yapmış, onun olup olmayacağını deneyecekti.

"Jisung sözler çok güzel ama benim yaptığım aranjeyi beğeneceğinden emin değilim." dedi Chan.

"Beğeneceğimden eminim, hyung."

"O zaman başlıyoruz. Üç, iki, bir."

Jisung kayda girdikten sonra kulaklığını taktı ve özenle yazdığı o sözleri söylemeye başladı. Minho ile sahip olduğu yıldızı izlerken yazmıştı Jisung bu şarkıyı. Hayatındaki her şeyin anlamı olduğu gibi, bu şarkının da artık büyük bir anlamı vardı.

Sadece böyle konuşabilirim

Cesurmuş gibi davransam bile

Ne zaman gözlerine baksam

Hâlâ zorlanıyorum

Bunların hepsine ve şu an hissettiğime aşina değilim

Bu ilk, ama ben çok heyecanlıyım, titrediğim anda bile

Sadece seni tanımak istiyorum

Bana şimdi söyleyebilir misin?

𝟵 | 𝗺𝗶𝗻𝘀𝘂𝗻𝗴Where stories live. Discover now