6

7.1K 950 375
                                    

Spor salonunda yaşananlardan sonra Jisung, Minho'nun kolundan çekiştirerek onu dışarı çıkartmıştı. İnsanların içinde olursa stres olabileceğini düşünmüştü.

Jisung, Minho'yu dışarıdaki banklardan birine oturttu ve ona çantasından çıkardığı suyu uzattı. Ona vermeden önce kapağını açmış, işini kolaylaştırmıştı. Minho boş bakışlarla suyu onun elinden almış ve az da olsa içmişti.

"Gerçekten voleybol oynayamayacak mıyım?" diye sordu Minho. Sesi çok güçsüz ve çaresiz çıkmıştı.

"Kesin değil," dedi Jisung, "ilk tedavinden sonra buna doktor karar verecek."

Minho sessiz kaldı ve su şişesini bir kenara bıraktı. Elleriyle oynmaya başladıktan sonra bakışlarını yere dikti.

"Neden ailene söylemiyorsun?" diye sordu Jisung. Belki de bu onu ilgilendirmezdi ama Minho'nun bu sırrını sadece o biliyordu. Bu yük, onun için fazlaydı. Sırf bu yüzden Minho ile ilgilenmek zorundaymış gibi hissetmekten kendini alamıyordu.

"Söylemek istemiyorum. Babam zaten yurt dışında, annem de benimle ilgilenmeyecek kadar yoğun."

Jisung "ailen seninle mutlaka ilgilenir" yalanını ona söylemek istemiyordu çünkü kendisi de buna benzer bir şey yaşıyordu. Babası yanında değildi, onunla ilgilenmiyordu.

Jisung anladığını belli eden bir şekilde mırıldanarak bakışlarını Minho'ya çevirdi. Oldukça üzgün görünüyordu. Onun için ne yapabileceğini bilmiyordu.

"Minho," dedi Jisung. Daha sonra Minho ona baktığında devam etti, "tedavine yalnız gitme. Hayattaki en kötü şeylerden biri hastanede sana yardım edecek birinin olmamasıdır."

"B-benimle mi geleceksin yani?" diye sordu Minho şaşkınlıkla. Jisung sadece başını salladı ve ayağa kalkarak beresini kafasına taktı.

"Yarın hastanede görüşürüz." dedi Jisung, "Eve dikkatli git."

•••

Jisung tek odalı evinde uyandığında her her zamanki gibi ilk olarak kedileri besledi. Daha sonra dün kendisi için aldığı pizzanın birkaç dilimini yedi.

Etrafı toparladıktan sonra cüzdanını kontrol etti. Belki de gece çalıştığı markette daha fazla çalışmalıydı. Bazı günler tam zamanlı çalışabilirdi.

Jisung, mutfağa bağlı olan oturma odasındaki koltuğa oturdu ve oldukça eskimiş olan bilgisayarını açtı. Şu voleybol takımını oldukça merak ediyordu. Bu yüzden arama motoruna Gimpo Lisesi Voleybol Takımı yazarak arattı. Karşısına fotoğraflarda Minho'nun da olduğu birçok haber çıkmıştı. Hepsinde başarılarından, ödüllerinden bahsediliyordu.

Gimpo Lisesi Voleybol Takımı kaptanı Lee Minho başarılarıyla tüm gözleri üstüne çekti! Lee Minho ayrıca okulunda yakaladığı birinciliği de koruyor.

Jisung, o gün hastaneye gidene kadar tüm maçları izledi, bir takımda liberonun neler yaptığını öğrendi ve diğer tüm pozisyonları aklında kazıdı. Bunların ona ne faydası olacaktı bilmiyordu ama sadece merak ediyordu.

Bilgisayarını kapattığında saate baktı Jisung. Geç kaldığını gördüğünde üstüne hızlıca siyah bir tişört ve kot şort geçirmişti. Çizgili çoraplarını bileğinin üstüne kadar çekti ve konverslerini giyerek evden çıktı.

Jisung, olabildiğince hızlı bir şekilde koşarak hastaneye ulaştı. Asansör sırasını beklemeyi reddederek yedi kat çıktı ve sonunda 709 numaralı odaya girdi. Jisung nefes nefese ve gürültülü bir şekilde odaya girdiği için Minho ürkmüştü.

"Özür dilerim," dedi Jisung, "geç kaldım."

"Sorun değil. Otursana, yorulmuşsun."

Jisung, Minho'nun dediğini yaparak koltuğa oturdu ve nefesini düzenledi. Sahiden Minho oturduğunda bile böyle nefes nefese mi hissediyor diye düşündü Jisung. Sonra hemen düşüncelerini aklından attı ve yatakta oturan Minho'ya baktı.

"Doktor geldi mi?" diye sordu merakla. Minho başını salladı.

"Evet geldi," dedi Minho, "bana hazırlanmamı söyledi ama..."

Jisung, Minho cümlesini kestiğinde ona anlamamış gibi baktı. Minho ise bu sırada yataktan sarkan ayaklarını ileri geri sallıyordu.

"Hazırlanmak derken ne dediğini anlamadım." dedi Minho sonunda. Jisung gülümseyerek ona bakmayı sürdürdü.

"Kıyafetlerini çıkarman gerekiyor. Bu şekilde hazır olacaksın."

"Ah," dedi Minho ve ensesini kaşıyarak gülümsedi, "anladım."

Arada uzun bir sessizlik olduğunda Jisung onun rahatsız olabileceğini düşünüp dışarı çıkmış, Minho seslendiğinde tekrar içeri girmişti.

Minho yatağa yatıp beyaz çarşafı üzerine çekmişti. Jisung ile konuşmadan uzun bir süre doktoru beklediler. Doktor geldiğinde öncelikle Minho'nun kalp atışlarını ölçtü.

"Kalp atışlarınız yüz ellinin altında." dedi doktor, "Bu sizin için iyi bir işaret Bay Lee. Bugün elektriksel tedavi uygulamayacağız. Damar yoluyla altı miligramlık bir ilaç vereceğim. Gerek görürsem on iki miligrama çıkarabilirim."

Minho anlamasa da başını sallamıştı. Yanındaki hemşire ona damar yolu açarken Minho cesaretini toplayarak doktora bakmıştı.

"Şey, ben final maçına çıkabilecek miyim?"

"O anki kalp atış hızınıza göre karar verelim." dedi doktor ve daha sonra Jisung'a döndü, "Bay Han, lütfen maç günü Bay Lee'nin kalp atış hızını ölçün. Onun bileğine parmağınızı koyarak nabzı hissettiğiniz her zaman bir dakika boyunca sayın. Eğer yüzden fazlaysa maça çıkmamasını öneririm."

Jisung doktoru dikkatle dinlemiş ve başını sallamıştı. Şimdiden Minho'nun tüm sorumluluğunu üzerinde hissediyordu.

Doktor işi bittiğinde odadan çıkmıştı. Jisung ve Minho ise serumun bitmesini bekliyordu. Yine de hastane odası o kadar sıkıcıydı ki, ikisi de hiçbir şey konuşmuyordu.

"Jisung," dedi Minho birden, "film izleyelim mi?"

Jisung zaten sıkıldığı için başını aşağı yukarı salladı. Daha sonra Minho'nun izniyle onun çantasından yepyeni bilgisayarı çıkardı ve açtı.

"Ne izleyelim?" diye sordu Jisung. Elleri klavyenin üstünde, ondan bir cevap bekliyordu.

"Bilmem," dedi Minho başlangıçta. Biraz düşündükten sonra devam etti, "Forrest Gump?"

"Olur."

Jisung, ekranı ikisinin de görmesi için bir açı ayarlamaya çalışırken başarısız olmaya devam ediyordu. En sonunda Minho ortaya bir fikir atmıştı.

"Şey," dedi Minho ve yatakta biraz yana kaydı, "yanıma gelirsen daha rahat izleriz."

Jisung şaşırsa da onun dediğini yapmış, yatakta boş kalan kısma uzanarak sırtını başlığa yaslamıştı. Minho ve Jisung çarşafın altında bacaklarını birleştirmiş, laptopu üstüne koymuşlardı.

"Başlatıyorum." dedi Jisung. Minho dakikalardır tuttuğu nefesini aniden vermişti.

"Başlat."

Minho az önce yüz ellinin altında olan kalp atışlarının şu an yüz ellinin bile üstüne çıktığını hissediyordu.

𝟵 | 𝗺𝗶𝗻𝘀𝘂𝗻𝗴Nơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ