43

3.3K 457 243
                                    

Siyah gök benliğini küçük ışıklarla bulurken derin bir nefes aldı Minho. Çatıda ayaklarını aşağıya sarkıtırken aklındaki tek şey Jisung'tı. Yıldızları izlerken tüm gece onu nasıl geri kazanabileceğini düşünüyordu. Jisung ona bir adım atabilseydi, Minho koşacaktı ona, Jisung'ın haberi yoktu.

Minho o geceden beri kimseyle görüşmüyordu. Hyunjin ile de zaman zaman konuşur olmuşlardı çünkü Jeongin istemiyordu onun Minho ile konuşmasını. Bu yüzden kendisini yeni kurduğu dünyasına, atölyeye atmıştı. Yine de kafasındaki düşünceler susmuyor, sürekli Jisung'ı düşlüyordu. Çoğu zaman rüyalarında buluşuyordu onunla.

Her rüyasına girdiğinde Jisung ona bilmediği bir şarkıyı mırıldanıyordu. Öyle sessizce mırıldanıyordu ki, sanki sadece Minho'nun duymasını istiyor gibiydi.

Yarın uzun bir süre sonra Chan ile görüşecekti Minho. Gergindi. Yine tüm yükleri ona mı bindireceklerdi? Bildiği tek şey artık tüm o sözleri ve suçlamaları kaldıramayacağıydı. Jisung da biraz daha suçlamaya devam ederse Minho'yu, onu bile bırakacak, unutmaya çalışacaktı. Nasıl yapacağını bilmese de...

Saat gece yarısına yaklaşırken çatıdan inip, atölyeye girdi Minho. Etraftaki boya kutularını ve fırçaları toplamaya çok üşenmişti. Bu yüzden deri koltuğa kıvrıldı hemen. Jisung'ın omzuna bıraktığı boya lekeleri hâlâ duruyordu. Usulca omuzlarına dokundu Minho, tüyleri diken diken olduğunda çekti ellerini. Gözlerini zar zor kapattı ve rüyalarına çekilmeyi bekledi.

"Bu şarkıyı bir yerlerde duydun mu?"

"Hayır... Bilmek istiyorum." dedi Minho sessizce. Elleri ara sıra Jisung'ın yanaklarına gidiyor, usulca okşuyordu parmaklarıyla. Jisung da yine aynı melodiyi tekrar ve tekrar mırıldanıyordu. Minho yine bilmiyordu bu şarkının ne olduğunu. Meraktan kıvranırken son kez dokunmak istedi sevgilisine ama büyük bir boşluk vardı karşısında. Dokunamıyordu ona.

Daha sonra ter içinde uyandı tabii... Derin nefeslerinin ardından alnındaki teri sildi, saniyelerdir çalmakta olan telefonunu eline aldı. Rüyanın devam etmesini istiyordu.

"Hey Minho, ben Chan."

"Selam... Afedersin uyuyordum." dedi Minho ve uzandığı deri koltuktan kalktı. Çoktan sabah olduğunu, odanın içine giren güneş ışığından anlamıştı.

"Üzgünüm uyandırdığım için." dedi Chan, "Seninle öğlen buluşmak istemiştim ama onu akşama çekme imkânımız var mı?"

"Neden?"

Chan uzun süreli suskunluğunun ardından Minho'ya beklemesini, daha sessiz bir yere geçeceğini söyledi. Minho ise sadece merakla oradan oraya geziyordu.

"Minho, bunu sana söylediğimi kimse bilmemeli." dedi Chan sessizce. Belli ki yanında birileri vardı.

"Yine ne yaptım?"

"Ne?" diye sordu Chan, "Hayır öyle bir şey değil..."

"Söyleyecek misin artık?" dedi Minho. Sesini istemsiz bir şekilde yükseltirken gözleri çizdiği tablolarda geziniyordu.

"Jisung bu sabah beni aradı ve gruba dönmek istediğini söyledi."

Minho'nun kalp atışları yine hızlanırken elleri de titremeye başlamıştı. Jisung ile görüştükten sonra bu karara vardığına göre... Acaba Minho'nun etkisi var mıydı onun gruba dönmesinde? Gülümsemesine engel olmaya çalışsa da yapamadı Minho. Salak gibi hissediyordu kendini. Solan bir çiçeği hayata döndürmüş gibi hissediyordu.

"V-ve?" dedi Minho soru soran bir ses tonuyla. O sırada Chan'ın telefonundan bir kapı kapatma sesi geldiğini duymuştu.

"Ve çalıştığı barda bu gece bizimle çıkacak." dedi Chan, "Anlamadığım tek şey, en azından bir gecelik sahneye çıkmak istiyorum bana dört dakika verin yeter dedi bana."

"Saat kaçta?"

"Yedi."

Minho teşekkür edip telefonunu kapattığında ne düşüneceğini bilmiyordu. Neden hem gruba geri dönmek isteyip hem de tek gece sahne almak istiyordu?

Dakikalardır devam eden kalp çarpıntısına küfredip ilaçlarını aldı Minho. Akşam bara gidene kadar düzelmesi gerekiyordu yoksa fazla gürültüye dayanamazdı.

O gün akşama kadar sadece oradan oraya gezdi Minho ve en sonunda bir saat kaldığında kendini toparladı, giyindi ve evden çıktı. İçindeki heyecan onu yiyip bitirirken geçen gün gittikleri bara ilerledi Minho. Neden korkuyordu? Neden herkesle yüzleşmekten bu kadar korkuyordu?

Düşünceleri onu yiyip bitirirken Hyunjin'i gördü. Elini sıkıca tuttuğu Jeongin ile birlikte bara giriyordu. Herkes burada mı olacaktı yani? Herkes Minho'ya bakacak, onu izleyecekti... Yine suçlanacak, yine üzülecek, yine ağlayacaktı. Bu bir döngüydü artık onun için. Alışabilirdi.

Ürkek adımlarıyla içeri girdi Minho. Herkesten uzak durmaya çalışacak, en arkadan izleyecekti sahneyi. Böylesi daha doğru olurdu. Öyle hissediyordu.

Chan ve Changbin sahneye çıktığında Minho yine heyecana bürünmüş, yanındaki barmenden bir şişe bira istemişti. Hastalığı umrunda değildi. Bu gerginliği başka şekilde atabileceğini düşünmüyordu.

"Bizi dinlemeye geldiğiniz için teşekkürler. Bugün sizi tanıştırmak istediğimiz biri var." diye konuştu Chan mikrofona doğru, "Han Jisung, bizim eski üyemiz... Aramıza geri döndü ve bu akşamı kendi yazdığı bir şarkı ile başlatacak."

Küçük dinleyici grubundan alkışlar yükselirken Minho sadece heyecanla sahneyi izliyordu. Âşık olduğu kişi, tüm güzelliğiyle sahnede dururken onu ne kadar özlediğini fark etti Minho.

Jisung ise sahnenin ortasında zorla gülümseyerek gitarının gökkuşağı renklerindeki askısını geçirdi boynundan. Küçük parmakları tellere yaklaşırken dudakları mikrofona değiyordu. Heyecanlı olduğunu Minho biliyordu, onu çok iyi tanıyordu.

"Merhaba, ben Han Jisung ve bugün size kendi yazdığım bir şarkıyı söyleyeceğim." dedi Jisung utangaç bir tavırla, "Wish You Back."

Bugün daha da çok düşünüyorum senin siluetini

Görüşüm yavaş yavaş bulanıklaşıyor
uzun bir zaman geçtikten sonra

Düşüncelerin yavaş yavaş aklımdan kaybolacak mı?
hâlâ o sıcak dokunuşunu hatırlıyorum
O küçük ellerini birleştir ve arkana bak
Her an güzel ve harikaydı
Sen, ben adlı bir filmde başroldün

Bütün gün benimle kalmanı istiyorum sadece
Öyleyse bebeğim eğer senin için bir sorun olmayacaksa , beni tekrar sev

"Evet," dedi Minho içinden şarkı bittiğinde, "bütün gün seninle kalacağım."

𝟵 | 𝗺𝗶𝗻𝘀𝘂𝗻𝗴Where stories live. Discover now