İ K İ

312 47 90
                                    

Önüme konan evrağa uzanırken daha hızlı davranan Pietro yüzünden elim havada kaldı. Araştırma merkezinin tozlu, epey eski ve rutubeli odalarından birinde onunla saatlerce çalışmaya istekli değildim. Ancak son bir senem böyle geçmişti. En azından ilk başladığımız günkü kadar acımasız değildi şimdi. Arada bir bana işkence etmek yerine görmezden gelebiliyordu.

"Elindekini bana vermen için on saniyen var."

"Yoksa?" Dedi ama gözlerini hızlıca satırlarda gezdiriyordu. Sandalyesinde bir ileri bir geri giderken uzun torsosu yüzünden nasıl düşmediğini merak ediyordum. Belki de kocaman ve epey ağır görünen botları yüzündendi. Köşedeki dandik çam ağacının ışıkları söndü, sönecek gibiyken sol tarafına yansıyordu.

Masasının bir tarafından okunmuş, işaretlenmiş belgeler varken diğer kısmında da okunmamışlar diziliydi. İkisini de aynı anda ittirince hepsi birbirine karışıp, yerlere düştüler.

Pietro yere bakakaldı. Çenesi gerildi ve sinirle güldü. Evrağı önüme attı. "Benim için fazla kolay bir işti zaten."

"O zaman yerdeki belgeleri toplamakla uğraşabilirsin."

Kolundaki saatine baktığı gibi ayağa kalktı. "Öğle yemeğine gideceğim. Ve bunları toplamak için de DuBauer'in gelmesini bekleyeceğim. Böylece bu dağınıklığın nedenini soracak ve ben de seni suçlamak için tam vaktinde orada olacağım."

"Ben de tekrar toplamak yerine öğle yemeğine gittiğini söyleyeceğim."

Hep baygın, hatta uykulu gibi görünen gözleriyle beni süzerken kollarını göğsünde kavuşturdu. Bana bayılmadığı her şekilde ortadaydı, aksini kanıtlayacak hiçbir şey de yapmıyordu. Fakat her zaman bana böyle bakmak zorunda değildi. Gerçekten gözlerindeki bu tiksinme, aşağılama görüntüsü bende olduğu sürece değil arkadaş, iş ortağı bile olamayacaktık.

Bundan çok daha önce, ikimiz de DuBauer'in yanında çalışmaya başladığımızda, o kadar da kötü olduğunu düşünmemiştim. Yalnızca biraz huysuzdu. İkimiz de Hogwarts öğrencisi olsak da hiç konuşmamıştık. Zaten benden iki dönem de üstteydi. Tek hatırladığım, Muggle aileden geldiği için onlara özel bir içecek isteğiydi. Ben de meşhur bir Muggle caddesinde görüşmem olduğu için ona istediği o tuhaf, yapış yapış ancak sıcak günlerde epey insanın içini soğutan içecekten getirmiştim.

Pietro'nun bana gerçekten hiçbir kötü düşünce olmadan gülümsediğini, içten olduğunu düşündüğüm tek anımız buydu. O zaten zaten onun altında, geçici bir stajyerden başka bir şey değildim. Sanırım gideceğimi düşünmüştü. Ya da beni pek ciddiye almamıştı O gün epey sakindi. Başını masadan kaldırıp, büyük gülümsemesiyle sırıtırken teşekkür ederince neredeyse... eh, biraz dendiği kadar çekici biri olduğunu dahi düşünmüştüm.

Sonrası ise Pietro ile kabustu. Pietro'nun yanında işe girip, masaları paylaşmaya başlamamızla birlikte bu küçük anı da unufak olmuştu. Çünkü, DuBauer işleri paylaştırmıştı. Bu da Pietro'nun daha az övgü ve daha az başarı sağlamasına yol açmıştı. Sonra da BBE'deki konuma ben de başvuru yapmıştım. Son çizgi onun için bu olmuştu. Yalnızca biraz mesafeli biri olduğunu düşündüğüm Pietro'nun aslında şeytanın kendisi olduğunu öğrenmem böyle gerçekleşmişti.

Şu anda beni kanıt olmadan öldürmek için planlarını anlatmakla meşgul ederken, kendi makalelerimi çalmaya çalışıyordu.

Ne diyebilirdim? Babam iş yerinde elbette ki hoşlanmayacağım büyücüler olacağını söylemişti.

"Bu işe başladığımda zaten içimde bir yerlerde bir ışık ölmüştü. Ama sen, Fayette Barnes, tüm benliğimi bedenimden koparıp atma isteğiyle dolduruyorsun. Şimdi gidip kahve alacağım ve eğer ki benim hakkımda bir şey söylersen, aylardır uğraştığın Vahşi Japon Diken Çiçeği şablonunu bulur ve Anderson'ın yemeğine doğrarım."

Literati // Ravenclaw Where stories live. Discover now