O N Ü Ç

370 33 158
                                    

Pietro içeri girerken asasını kullanarak kaşıyordu gözünü neredeyse kendini kör edecek kadar. Dağınık saçlarını topladığı toka kayıp gittikçe söylendi. Uyuyamamış görünüyordu.

"Retinanı mı delmek istiyorsun?"

Eşyalarını masaya atıp gerindi. "Evet. Belki senin sevimsiz yüzünü görmezsem hayatım daha güzelleşir diye umuyordum."

Epey bol duran pantolonunu yukarıya çekti. Ceketini havaya atınca askılık havada süzülerek onu yakaladı. Kapüşonlusunun şapkasını geriye itip, iplerini bollaştırdı. Birileri belli ki dün gece uyuyamamıştı ve normalde olduğundan bile daha asabiydi.

"Sana da gü—"

"Benimle konuşma," dedi başını ovuştururken kahvesini yudumladı. "En azından mesai başlayana kadar."

Dün olanlardan sonra tekrar eski ayarlarına döndüğünü görebiliyordum. Bana bir şey söylemesine gerek yoktu ama asla hoşlanmadığı kadar yakında durmuş olmak bile onun uykusunu kaçırmış olabilirdi. Kendimi boşlukta ve çok çaresiz hissettiğimde birinin beni sakinleştirmek için tutmasına ihtiyacım olduğunu göstererek Pietro'nun en başından beri göstermeye çalıştığı kız olduğumu kanıtlamıştım. Duygusal hareket etmiştim. Yıllarımı BBE için vermişken ilk adımda eleneceğim sanmıştım. Tüm büyücü camiasına, aileme, herkese bir dedikodu fısıltı olarak kalacağım sanmıştım. Pietro benim için bir şey yapmıştı ama tamamen kendini garantiye almak için önlemiydi bu onun. Yine de bir aptal gibi ona borçlu hissediyordum. Bana bunca zamandır çektirdiklerinin yanında karşılık dahi sayılamazdı.

Belki haklıydı. Benim için kimse manevi bir şey yapmadığı için o kadar şaşırmıştım ki pragmatik davranamıyordum.

Yelkovan 12'ye vurduğu anda Pietro'nun masasına yürüdüm. Bile bile yüzüme oflayınca kahve kokusu çarptı.

"Sende DuBauer'in ofisinin anahtarı var, değil mi?"

"Evet?"

Kaşlarım merakla kalktılar. Gerçekten bunun doğru olup olmadığını bilmiyordum. Pietro'yu denemiştim ve sınavdan geçememişti. Gerçekten de uykusuz kalmış olmalıydı.

Anlamadığım başka bir nokta DuBauer'in gerçekten de neden ve nasıl Pietro'ya bu kadar güvendiğiydi. Onu işten atmaya gocunmuyordu ama ofisinin yedek anahtarını taşımasına izin veriyordu.

Pietro tabii ki bu ikilemimi havada yakaladı. "Ondan gizli çıkartttım," dedi yüzümü okumuş gibi. "Sana vermemi beklemiyorsun herhalde?"

"Neden?"

"Bebek bakıcılığını yapmak yeterince yorucu. Detaylarda o kadar kayboluyorsun ki, asıl tabloyu görmüyorsun. Dikkatsiz, dağınık ve başına buyruk hareket ediyorsun. Bir de oraya girip tekrar kovulmana göz yumamam."

"Bebek bakıcılığımı yapmıyorsun."

Kaşlarını kaldırıp, alay eden gülümsemesini saklamadan oturduğu sandalyede daha rahat bir pozisyona geçti. Uzun bacaklarını uzatınca ondan uzaklaşmak zorunda kaldım. Kollarını sandalyenin yanlıklarına koyup arkaya yaslandı. Elindeki Muggle kaleminin arkasına basınca çıkan tık sesiyle irkildim.

"Eğer ben arkanı toplamıyor olsam çoktan kapının önüne konmuştun."

"Niye yapıyorsun o zaman?"

"Çünkü senin üstünüm. Seni eğitmek de benim işim. Her ne kadar sürekli işleri eline yüzüne bulaştırmanın cezalandırıldığını görmeye can atsam da DuBauer aptal değil. Göz göre göre sen beceriksiz oldun diye bir işte seni değil, işimi yapmıyorum diye beni atar."

Literati // Ravenclaw Where stories live. Discover now