9- Seni Kendim İçin İstiyorum

38K 3.8K 3.3K
                                    

Semih'in bir cevap bekleyen meraklı, gri yeşilleri gözlerime kilitlenmişti. Rahat görüntüsünün altında bir nebze de olsa gergin olduğunu fark ettiğimde şaşkınlıktan küçük dilimi yutacaktım. Gergin miydi? Neden gergindi? Onu yeniden reddetme ihtimalimden mi korkuyordu yoksa? Bu olmalıydı. Hayatının hiçbir alanında reddedilmeyen biriydi ne de olsa. Benim onu saniyesinde reddetmiş olmam sarsılmaz gururuna ufak bir zarar vermişti.

Bu yüzden onu yeniden reddetmek beni içten içe keyiflendirecekti. "Hayır," dedim tekrardan. Düşünce sürecinde oldukça emin olduğum bu karar, dudaklarımın arasından çıkarken o kadar da emin görünmüyordu. Semih de bunu fark etmiş olmalıydı ki karşı atağa geçerken bir saniye bile beklememişti.

"İyi düşün, Irmak." Aramızdaki mesafeyi bir adım kısalttığında parfümünün hoş kokusu burnumdan içeriye sızmıştı. Bedenim karıncalanırken başımı hafifçe kaldırıp Semih'in gözlerine baktım. "Sonradan pişman olacağın kararlar verme."

"Neden pişman olacakmışım? En kötü ihtimalle sevgililer gününü yalnız geçiririm ki zaten buna alıştım."

"Çok güzel bir gün geçirebilecekken mi?" Yüzünü bana doğru eğdiğinde nefesimi tuttum. "O ilanı kaldırmayıp abazalarla uğraşmaya devam edebilirsin. Ya da tüm bu saçmalığa şimdi son verip en mantıklı olanını yapar, gününü seni tanıyan ve senden faydalanmayacak biriyle geçirirsin."

İkimizden birinin telefonunun melodisi aramızdaki anlam veremediğim gerginliği dağıtırken Semih'in elini cebine götürmesiyle çalanın onun telefonu olduğunu anlamıştım. Gözleri ekrana kısa bir süre takıldıktan sonra telefonunu açıp kulağına götürdü. "Efendim abi?"

İlker Abi muhtemelen nerede kaldığımızı sormuştu. Çünkü sonraki saniyede Semih, "Geldik şimdi," demiş ve telefonu kapatmıştı.

Gözleri yeniden yüzüme döndüğünde bakışlarımı ondan kaçırdım. "Hadi gidelim," diye mırıldandığımda arkamı dönmüş ve halamla İlker Abinin oturduğu apartmana doğru ilerlemeye başlamıştım. Semih de hemen arkamdan geliyordu.

Kapıyı ittirip asansörü çağırdığımda biraz arkamdaki bedenini hissediyordum. Semih'in az önce söyledikleri aklımda dolanırken düşüncelerimi durdurabilme gücümün olmasını o kadar isterdim ki... Ama yoktu işte.

Gününü seni tanıyan ve senden faydalanmayacak biriyle geçirirsin...

Asansörün kapısını hırsla açıp bindiğimde duvara yaslanmıştım. Semih, üstümden eğilerek yedinci katın tuşuna bastı ve asansör hareket etmeye başladı. Bu asansör her zaman böyle yavaş mıydı yoksa bana mı öyle geliyordu?

"Bir şey söylemedin," dedi Semih az önceki konuya atıf yaparak.

"Söyleyeceğimi çoktan söyledim."

Semih, dışarıya bezgince bir nefes bıraktıktan sonra önüme geçmiş ve gözlerini gözlerime dikmişti. "Bu konuda neden bu kadar inat ettiğini bir türlü anlamıyorum. Hem seni abazalarla uğraşmaktan kurtaracağım hem de istediğin o randevuya çıkacaksın. Bunu benimle yapmak gerçekten bu kadar korkunç mu?"

Sesindeki gücenmişliği gizlemeye çalışsa da hepsini saklayamamıştı. Onun egosunu peş peşe reddetmelerimle sarsmıştım çünkü.

Asansör yedinci katta durduğunda kapıya doğru ilerledim ancak Semih'in önümden çekilmeye niyeti yoktu. Bedenlerimizin arasındaki mesafe yok denecek kadar azdı. Gerginliğimi görmezden gelerek yüzümü hafifçe kaldırdım ve Semih'le göz göze geldim.

"Eminim ki bu fırsata balıklama atlayacak kızlar vardır ancak o randevuya hiç tanımadığım biriyle çıkmayı tercih ederim."

Onu hafifçe kenara çekerek nihayet asansörden çıktım ve koridor boyunca ilerleyerek halamın evinin kapısının önüne kadar geldim. Elimi zile götüreceğim sırada Semih, hızlı bir şekilde elimi yakalamış ve sıcacık avucunun içine hapsetmişti.

14 ŞUBAT SENDROMUWhere stories live. Discover now