Özel Bölüm

26K 2K 1.9K
                                    

Platonik Semih özel bölümüne hoş geldiniz. Bölüm maksimum 5k olur diye düşünürken Semih'i aşırı özlemiş olmam sonucu kendini yazdırdı da yazdırdı. Çok keyif aldım her bir satırdan, okurken size de geçmesini umuyorum. Keyifli okumalar. ♥

Semih

Yaptığım yolculuktan üstüme çöken yorgunluk, o tanıdık binayı görmemle kaybolurken bavulumu daha enerjik bir şekilde sürüklemeye başladım. Final sınavları açıklandıktan ve bütünlemeye kalmadığım kesinleştikten sonra soluğu Ankara'da almıştım. Mezuniyet töreni ay sonuna doğru olacaktı. Ailem de ay sonuna kadar orada takılacağımı düşünmüşlerdi ancak ben oradaki evimi erkenden kapatmış, buraya dönmüştüm.

İlk durağım abimin evi olmuştu. Sebebi de açıkça yeğenimdi. Kerem'i çok özlemiştim. Beni gördüğünde vereceği tepkiyi merak ediyordum. Abimi her görüntülü aradığımda "Yeğenimi göstersene," diye darladığımdan beni unutmamış olmasını umuyordum.

Geldiğimden üvey kardeşim Burak dışında kimsenin haberi yoktu. Abime sürpriz olacaktı.

Vereceği tepkiyi düşünerek sırıtırken binanın güvenliğinden kolayca geçtim. Beni zaten tanıyorlardı. Asansöre binip sırtımı duvara yasladım. Baba olduktan sonra yufka yüreği daha da ortaya çıkan abimin beni karşısında gördüğü an gözlerinin dolması yüksek bir ihtimaldi. Her zaman bana karşı babacan bir tavırla yaklaşmıştı ancak kendi evladı dünyaya geldiğinde bu tavrı daha yoğun bir hâl almıştı.

Asansör durduğunda sırtımı duvardan ayırıp bavulumu sürükleyerek koridorda ilerledim. Abimin evinin kapısının önünde durduğumda elim zile doğru gitti ancak Kerem'in uyuyabileceği ihtimalini düşünerek kapıyı tıklatmayı tercih ettim. Bir yandan da içimden yeğenimin uyku saatine denk gelmemiş olmak için dua ediyordum. Eşeği çok özlemiştim.

Kapıya doğru yaklaşan adım sesleriyle durduğum yerde hafifçe doğrulurken omuzlarımı yorgunlukla geriye attım. Tam o anda kapı açıldı. Dudaklarım konuşmak için aralandı. Bakışlarımı yerden çekip kapıyı açan kişinin suratına çevirdiğim anda selam vermek için aralanan dudaklarımdan şaşkın bir mırıltı çıkmıştı.

"Irmak?"

"Semih?"

Aynı anda birbirimizin ismini söylediğimizde araya kısa bir sessizlik girdi. Irmak'ın mavi gözleri, şaşkınlıkla irileşmiş bir hâlde bana bakarken ister istemez en son ne zaman birbirimizi gördüğümüzü düşündüm. Aradan epey zaman geçmiş olmalıydı. Öyle değilse bile bana öyle geliyordu.

"Irmak? Kim gelmiş?" Yengemin içeriden gelen sesiyle ikimiz de gözlerimizi kırpıştırarak ana odaklanırken Irmak, omzunun üzerinden geriye baktı.

"Semih gelmiş hala."

"Semih mi?" diye sordu yengem şaşkınlıkla. Sonrasında hızlı adımlarla kapıyla arasındaki mesafeyi aşmış, karşıma dikilmişti.

"Nereden çıktın sen?" diyerek klasik sorusunu sordu. Bir yandan da parmak uçlarında yükselerek bana sarılmaya çalışıyordu. Eğilip yengeme kolaylık sağladım. Bu sırada "Sınavlarım bitince geleyim dedim," demiş, sorusuna yanıt vermiştim. Her zamanki gibi abla sıcaklığıyla beni kucaklayıp iki yanağımı da öptü.

"İyi yapmışsın. Nasıl geçti yolculuk? Çok yoruldun mu?"

"İyiydi," derken bir yandan da içeriye giriyordum. Yengemle beraber Irmak'ın yanından geçip içeriye yürürken etrafıma bakındım. "Kerem uyuyor mu?"

"Ben de iyiyim Semih, sorduğun için çok sağ ol."

"Lafı olmaz, yenge. Kerem nerede?"

Yengem, gözlerini kısarak bana pis bir bakış attığında güldüm. "Kerem uyuyor," dediğinde omuzlarım çöktü. "Ama birazdan uyanır. Zaten şu sıralar uykuları hep kısa sürüyor."

14 ŞUBAT SENDROMUWhere stories live. Discover now