31- Cezbedici Yasak

30.1K 3.3K 2.5K
                                    

Katy Perry - E.T

"Pekâlâ," diyerek önüme bırakılan kahveyle başımı kaldırıp tepemde dikilen Semih'e baktım. Kahveme şüphe içerisinde bakıyordu. Bir elini sandalyemin arkasına yaslayıp bana doğru eğildiğinde bu ani yakınlığıyla donakalmıştım.

"Kış çayı içmek istemediğinden emin misin? Bugün hava çok soğuktu."

Gözlerimi kırpıştırarak gri yeşillerine odaklandım. Parfümünün kokusu burnumdan içeriye sızarken "Yok," demeyi başarabildiğimde kendimi tebrik etmemek için çok zor durmuştum. "Tadını sevmiyorum."

Onaylarcasına mırıldanıp elini sandalyemin arkasından çekti ve karşıma geçip oturdu. Kendi kahvesini hiç bekletmeden dudaklarına götürürken kısa bir yudum almıştı. Buz pateni ve ardından lunapark macerası derken ikimiz de epey yorulmuştuk. Yemeği çoktan yediğimiz için de kahve içmeye gelmiştik. Önümdeki bardağın kulpuyla oynarken konuşmak istiyor ancak söyleyecek hiçbir şey bulamıyordum.

Dönme dolaptayken yaşananların utancı hâlâ tazeydi. Semih beni kendine çektiğinde kucağına düşmüştüm. Bu bile kendi başına yeterince utanç vericiyken ben oradan kalkmamış, anlık korkuyla çocuğa ahtapot misali sarılmıştım. Başımı boynuna gömmüştüm. Kokusunu en yakından, asıl kaynağından içime çekmiştim ve-...

Bunun konumuzla bir alakası yoktu.

Aklımdaki düşüncelerden kurtulmak için bir anda, ayarlayamadığım bir ses tonuyla "Neden matematik?" diye sorduğumda Semih, irkilerek bana baktı. Sadece Semih de bakmamıştı. Sesim, bağırma tonundan biraz kısıktı sadece.

Boğazımı temizleyip cevap bekleyen gözlerle Semih'e baktım. Öne doğru eğilip dirseklerini masaya yaslarken gözlerini kısarak sorumun cevabını düşündü. Dudakları bükülürken "En sevdiğim dersti," dedi. Tek omzunu silkti. "Her zaman matematiğim tüm yaşıtlarımdan biraz ilerideydi zaten. Eğlenceli geliyor, seviyorum. Buradan yürüyebileceğimi düşündüm."

Gri yeşiller gözlerime odaklandı. "Neden kimya?"

Kendimi öyle gergin hissediyordum ki "Kimya kim ya?" esprisini yapmama ramak kalmıştı. Bunu yapmamak için dudaklarımı sıkıca birbirine bastırdım.

Dudaklarımı araladığımda bu cümleyi kurmayacağıma güvendiğim anda konuşmuştum. "Seninkiyle hemen hemen aynı sebepten. Dersi çok seviyorum. Her zaman kimyam iyi değildi gerçi ama son iki senedir favori dersim."

Semih, dudaklarını araladığında dönme dolaptaki olayın açılmasından deli gibi korkarak "Peki neden motosiklet?" diye sordum. Bu kez ses tonumu ayarladığım için fazlasıyla memnundum.

"Buna kısa bir cevap veremem yalnız," dedi gülümseyerek. "Ve vaktimiz de kısıtlı. Belki daha sonra sorarsın bu soruyu. Ben de o zaman cevaplarım. Geniş bir zaman diliminde."

Daha sonrası olmayacaktı. Bu randevudan sonra birbirimizi birkaç hafta görmeyecektik ve sonrasında da bir araya gelmek zorunda kaldığımız durumlarda kesinlikle bana randevumuzu hatırlatacak bir şey sormayacaktım. Yine de bunu ona hatırlatmaya gerek duymadım. Öylesine bu cümleyi kurduğunu düşünüyordum.

"Peki ama benim sorularım tükendi," dedim pes ederek. Önümdeki kahvenin yeterince soğuduğunu düşünüp bir yudum aldım.

"Ne demek tükendi? Burcumu, yükselenimi, zartımı zurtumu sormadın."

14 ŞUBAT SENDROMUWhere stories live. Discover now