Bölüm 35 - Water / Su

10.4K 328 1K
                                    

(DÜZENLENMEDİ)

.

Şarkı önerileri: Mute Math – You are Mine, Angus and Julia Stone – You're the One that I Want, Florence and the Machine – What the Water Gave Me.

.

Draco, mumları ve şöminedeki odunları yakmak için asasını salladıktan sonra mutfak kehribar renkli alevlerle aydınlandı. Asasını cebine geri soktu, durumun bir iki büyü gerektirme ihtimaline karşı asanın ucunu biraz yukarıda bırakmıştı, sonra da dikkatini tekrar Weasley'e yöneltti. Ezeli rakibi bok gibi görünüyordu, ve bu tanım şu anki hâli için bir iltifat sayılırdı.

Weasley neredeyse çarpılmış gibi görünüyordu; gözlerindeki kan kırmızısı çatlaklarla ölümcül bir şekilde soluk, ve normalden çok daha bitkin duruyordu, Weasley standartlarına göre bile. Başka bir şeyler daha vardı; garip bir şeyler. Duruşundan mı, yüz ifadesinden mi bilmiyordu ama Weasley biraz dengesiz ve tehlikeli duruyordu.

"Git buradan," dedi aniden, tükürürcesine. "Git, ve bizi yalnız bırak."

Draco alayla dudağını bükmesine engel olamadı. "Neden gideyim? Burası kuzenimin evi ve beni buraya o davet etti-

"İşine gelene kadar Tonks'u kuzenin olarak görmüyordun bile!"

"Bunun konuyla bir ilgisi yok," diye karşılık verdi, kaçınılmaz konuya gelip Weasley'nin kıvranmasını izlemeye karar verdi. "Ayrıca, sanırım Granger beni burada istiyor."

Draco, Weasley'nin duruşunun Hermione'nin bahsiyle anında değiştiğini gördü; yüzlerindeki kaslar gerildi, nefes alışverişi hızlandı, ve gözlerinde karanlık bir şeyler parıldadı. Bunu izlemek çok keyifliydi, söyleyecek kelime bulmakta zorlanmasını ve sıkıntıdan yerinde duramamasını izlemek. Granger olsun olmasın, başı belaya girmiş bir gelinciği* izlemek Slytherin ruhunun derinliklerinde her zaman hoş bir tatmin hissi uyandıracaktı.

"Hadi ama, Weasley," dedi Draco, çocuğu kışkırtmaya devam ediyordu. "Hadi boktan cevaplarını ve hakaretlerini duyalım; ya da biraz ağlamak istiyorsan seni seve seve izlerim-

"ONU HAK ETMİYORSUN!" diye çıkıştı öfkeyle, yumruğunu masaya vurarak. "ETMİYORSUN! KAHRETSİN, ONU HAK ETMİYORSUN!"

Draco, bu yorumda bulduğu doğruluk payına rağmen irkilmedi. "Sen de etmiyorsun."

"Senden daha fazla hak ediyorum!" diye bağırdı. "Eğer ona gerçekten değer verseydin, başka biriyle olmasına izin verirdin! Onu gerçekten umursayan biri-

"Lütfen, Weasley," diye gözlerini devirdi. "Eğer ondan ağlak bir Hufflepuff gibi siktiğimin ahlaki değerleri yüzünden vazgeçeceğimi düşünüyorsan, Longbottom'ı gerizekâlı yarışında solladın demektir-

"Seninle olmaması gerektiğini biliyorsun!" diye suçlamada bulundu Ron. "Sen...bilmiyorum, onu kandırmış falan olmalısın-

"Sikeyim, Weasley, eğer beynin olsaydı belki bir tehdit sayılabilirdin. Granger çocuk değil, ve kendi kararlarını kendi verebilir," dedi, ve kendini beğenmiş bir şekilde sırıtmak için duraksadı. "Ve beni istediğine karar verdi. Seni değil."

Ron sıktığı dişlerinin arasından derin bir nefes aldı. "Ben onun ilkiydim!" diye bağırdı. "Aramızda düşündüğünden fazlası var! Biz-

"Biliyorum, söylemişti," diye yanıtladı Draco sakince, kıskançlıkla aldığı darbeyi bastırırken Weasley'nin yüzündeki şaşkınlık ifadesinin tadını çıkarıyordu. "Gerçi ilkinin sen olduğun düşüncesi bu kavramın geçerliliğini sorgulatmıyor değil. Asanı zar zor kullanıyorsun, aletinin yerini tespit bile edebildiğinden şüpheliyim."

isolation • dramione (türkçe çeviri)Where stories live. Discover now