Bölüm Yedi - Kurban

381K 21.7K 28.6K
                                    

Bölüm ithafı: @IdiotUnicorn (bazen küçük bir cümle bile bir yazarın ilham kapılarını açabilir. Teşekkürler beybi:*)


Erken yazmaya başlayıp, geç bitirdiğim bir bölümle karşınızdayım. Umarım keyifle okursunuz. Sizi seviyorum.

Bol yorum bekliyorum. <3

İnstagram: sulisindunyasi


Efsan'ı merak edenler için buraya fotoğrafını bırakıyorum:

Bölüm Şarkısı: Monster - Meg and Dia (Yukarıda medyada ekli)

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.




Bölüm Şarkısı: Monster - Meg and Dia (Yukarıda medyada ekli)

Bölüm Yedi - Kurban

Tik-tak

Odanın en ucundaki saat, gözlerimin önünde bir saniye daha ilerledi.

Tik-tak

Nephan'da fazladan bir saniye daha geçirdim.

Tik-tak

Ailemden uzak bir saniye daha geçirdim.

Birkaç saat önce yağmaya başlayan kar, yerini doluya bırakmıştı. Havalar, gittikçe daha kötü bir hal alıyordu. Sert dolu parçacıkları pencereye vurdukça kırılacağını düşündüğüm cam, her seferinde biraz titriyor; sonra dayanıklılığını sürdürmeye devam ediyordu. Şimdiye kadar çoktan kırılmış, en azından çatlamış olmalıydı. Ancak sapasağlamdı. Nephan'daki her şey gibi bu pencere de oldukça garip ve sinir bozucuydu.

İçinde bulunduğum durumun garipliğiyle, başımı camdan çevirdim ve üzerinde oturduğum, ancak kesinlikle oturmak istemediğim yatakta dizlerimi kendime çekip, kollarımı dizlerimin etrafına doladım. Bir gözüm hâlâ kenarda duran fakat sıcaklığından eser kalmayan çorbaya takılmıştı. Sabahın ilk ışıkları doğmuştu, etraf aydınlanmaya başlamıştı, ben açlıktan ölecek durumdaydım lakin hakkını alamayan bir işçi titizliğinde greve girmiş gibi, yemeğe dokunmamayı başarabilmiştim. Aslında midemden gelen uğultulara bakılırsa, o sıcacık çorbayı içmediğime biraz pişman olmuş olabilirdim. Soğuk hali pek cazip gelmiyordu.

Psikolojimin yemekle dolmaması adına gözlerimi çorbadan çektim ve tekrar ağarmaya başlayan günü gözler önüne seren pencereye odaklandım. Tabii, buna ne kadar "ağarmak" denirse... Saat sabahın sekizine geliyordu ancak gök, griden biraz daha koyu bir haldeydi. Geceden beri yağan dolu hâlâ etkisini yitirmemişti ve dünün çamurlu topraklara dönüştürdüğü dağ yollarını bugün bembeyaz bir manzara kaplamıştı.

Karnım bir kez daha guruldadığında ellerimle midemin etrafını çevreledim ve göz ucuyla tekrar dünden kalma çorbaya baktım. O an, kaldığım odanın kapısının gıcırdayarak açılmasıyla odağımı tabaktan çekip gelen kişinin kim olduğuna verdim. Sarı saçlarını dünün aksine bugün tepeden bir topuz yapan Arzen isimli hizmetlinin elinde yemek tepsisiyle içeri girdiğini gördüğümde yutkundum. Midem açlıkla burkulurken, kadından gelen "İyi sabahlar efendim." cümlesine kayıtsız kaldım.

KARANLIĞIN ŞEHRİWhere stories live. Discover now