Bölüm Otuz Dokuz - "Aklından Çıkarma."

351K 19.5K 51.3K
                                    

Merhabalar!

Sanırım en hızlı paylaştığım bölüm bu oldu. Ve yaklaşık 10.000 kelime!

Artık her cumartesi bölüm atmayı istediğimi söylemiştim geçen hafta ve bu hafta bunu gerçekleştirmekten dolayı mutluyum. Lakin biliyorum ve hep diyorum ki, bölümün gelme hızını oylar ve yorumlar etkiliyor.

Ben sizi bekletmek istemediğimden bir hafta evden çıkmadım ve bu bölümü yazdım. Umarım siz de benim için yorumlarınızı eksik etmezsiniz, bölümlerin böyle sık gelmesini istiyorsanız motive edici yorumlara ihtiyacım var. Beni bu karanlık şehirde sessiz bırakmayın olur mu?

Ve lütfen, bölümü oylamayı unutmayın. O yıldıza dokunmadan sayfayı kapatmayın olur mu? Umarım bu bölüm hızlı bir şekilde +4000 oya ulaşırız ve ben bir sonraki bölümü de ışık hızıyla cumartesi günü yayımlayabilirim.

Hadi fazla tutmayayım sizi, BOL BOL YORUM BEKLİYORUM. Tepkilerinizi okumak için sabırsızlanıyorum çünkü bence dolu dolu bir bölüm oldu.

Sizi seviyorum, keyifli okumalar.🖤

İnstagram/Twitter: @sulisindunyasi

Yaptığınız görsel çalışmalar için teşekkürler

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Yaptığınız görsel çalışmalar için teşekkürler.🖤

Bölüm Otuz Dokuz - "Aklından Çıkarma."

Saniyelerin dakikalara dönüştüğü o anlardan birindeydim. Kalbimin sesi, kulaklarımın tâ derininde yankılanıyordu şimdi. Saadetle hızlanan ritimler değildi bu duyduklarım, temasını vehmin oluşturduğu bir cenaze müziğiydi adeta.

Mehsa'nın, ateşe bassa bu kadar büyütemeyeceği mavi gözleri o güçlü cüssesiyle arkamda durduğunu bildiğim, keskin bakışlarının üzerimde olduğuna emin olduğum Alaz'dan ayrılıp benimkilerle buluştuğunda irislerinde kendi yansımamı gördüm. Afallamış, korkmuş ve heyecanlanmış görünüyordum. Kelime hazinemdeki tüm sözcükler kötü, işinde usta bir hırsız tarafından talan edilmişti sanki. Dilimden düzgün bir cümle dökülmesini bırakın, daha beynimde söyleyebilecek bir yalan bile toparlayamamıştım.

İşin kötü yanı, Mehsa'nın da benden farklı bir tarafının olmayışıydı. Onu yalan konusunda biraz olsun iyi sanırdım lakin söz konusu veliaht prensleri olunca süt dökmüş kediye dönüyordu. İki yanına düşmüş elleri de en az bedeni kadar titriyordu. Ağzını açtı ve kapattı, bu işlem tam olarak üç kez tekrarladı. Sonrasında suçüstü yakalanmış küçük bir çocuk mahcubiyetiyle başını önüne eğdi.

Bir sessizlik daha dolaştı bedenlerimizin arasında. Şimdi işitilen tek şey, karlı havada hükmünü süren rüzgârın çığlığı andıran uğultularıydı.

KARANLIĞIN ŞEHRİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin