Ⅱ. Bölüm: Kahire'ye Yolculuk

2.4K 290 46
                                    


''Jungkook, bekle!''

Hızlı adımlarla çıkışa doğru yürüyen arkadaşıma yetişmek için neredeyse koşuyordum peşinden ama Jungkook'tu bu. Benden daha uzundu ve sinirlendiğinde tanrı vergisi bir güce sahip oluyordu. Ona yetişmenizi istemiyorsa yetişemezsindiniz. Bunu tecrübe edecek kadar uzun bir zamandır yanındaydım.

Jiyeon Mısır'a gitmekten bahsettiği an sinirle elindeki kutuyu kenara fırlatmış ve aynı hızda odadan çıkmıştı. Ona neler olduğunu sorma fırsatı bile bulamamıştım. Üstelik bu kadar sinirlenecek bir şey de yoktu. Sonuçta ölen onun sevdiği melez tanrı değildi. Ne tepki vereceğimi dahi bilemiyordum Jungkook'un peşinde koşarken. Mısır'a gidebilir, imkansız olsa da Yoongi'yi bir kez daha görebilirdim belki de. Bu ihtimalken bile güzeldi.

''Aptal mısın sen?''

Arasından geçtiğim kalabalık gruptan birkaç kişiye çarptığımda Jungkook sonunda durmuş ve çatık kaşlarla bana bakmaya başlamıştı.

''Bu senin suçun!'' diye bağırdım düzensiz soluklarımın arasında.

Gerçekten de onun suçuydu.

''Sana peşimden gelmemeni söylemiştim.''

''Kızı dinlemeliydik.'' Elini yavaşça kaldırmıştı beni susturmak için ama başarılı olamamıştı. ''Tanrılar bize mesaj gönderiyor, Jungkook. Belli ki yardımlarımıza ihtiyaçları var.''

''Her kimse o, bizimle alay ettiği çok açık. Farkında değil misin, Jimin? Hangi tanrının bize ihtiyacı olur?''

Pekala, alay ettiğini ben de düşünmüştüm ama öyle olsaydı kum saatini nasıl ulaştırabilir bize? Hem de asırlar öncesinde bir yerlerde kırılmış bir kum saatini.

''Rolleri mi değiştirdik?'' diye homurdandım. Normalde bir şeylere inanmayan ben olurdum. Ve tabi mantıklı ve aklını kullanan kişi de Jungkook olurdu.

''Rolleri değiştirdiğimiz falan yok. Sadece...'' Havalı olduğuna emin olduğu bir şekilde iç çekip eliyle saçlarını dağıtmıştı bu sırada. ''Tekrar gerçekliğinden bile emin olmadığım bir dünyanın içinde bulmak istemiyorum kendimi. Tekrar deli muamelesi görmek istemiyorum. Güzel bir hayatımız var. Bunun bozulmasını istemiyorum.''

Güzel bir hayatımız olduğu doğruydu. Kore'den kilometrelerce uzakta olsak da hayatımız iyiydi. Ve bunları yitirmeyi ben de istemiyorum. Ama ya Jiyeon denen kız haklıysa? Ya tekrar o dünyayı görme şansımız varsa? Bunu reddetmek akıllıca olur muydu?

''Yoongi'yi bir daha göremeyeceğimi biliyorum.''

''Göreceksin.''

Artık tanıdık gelen sesi duyduğumuzda şaşırmamış ya da korkmamıştık. Jiyeon kollarını göğsünde birleştirmiş bir şekilde karşımızda duruyordu. Ne zaman peşimizden gelmişti, bilmiyordum ama nasıl yetişmişti?

Jungkook ufak bir tedirginlikten sonra ''Onun başına ne-'' demiş ve sözü Jiyeon tarafından kesilmişti. ''Onun başına ne geldiğini biliyorum, arkadaşım.'' Ses tonundan oldukça kararlı olduğunu anlaşılıyordu. Ve arkadaşım kelimesine vurgu yapması Jungkook'un çatık kaşlarının düzelmesine neden olmuştu.

''Onu göreceksiniz. Çünkü Mısır'ı ve tanrıları kurtarmak için Seth'in oğluna ihtiyacımız var.''

Yoongi'nin başına gelenleri çok net hatırlıyordum. Çünkü çoğu zaman kabuslarımı süslerdi olanlar. Kabuslarım olmasaydı dahi unutmam mümkün değildi ayrıca. Gözlerimin önünde almıştı Anubis onu.

''Mısır'ı mı?''

''Tanrıları mı?''

Jungkook'la aynı anda konuştuğumuzda kısa bir süreliğine birbirimize şaşkın bakışlar atmış ve ardından Jiyeon'a dönmüştük. Mısır'ın kralı -tabi hala öyleyse- Taehyung'tu ve Taehyung Jungkook'un dikkatini çekmek için yeterli biriydi.

Semi-Gods Among Us - YoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin