Ⅸ. Bölüm: Memphis'e Yolculuk

2.2K 245 50
                                    


Yaşlı adamın sözüyle üçümüz de eğilerek suya bakmaya başlamıştık. Yoongi'nin omzu omzuma değiyordu ve Jungkook'un çatılan kaşlarının sebebi buydu. Yakınlığımızdan rahatsız olduğumu söyleyemezdim ama işler Jungkook'un istediği gibi giderse Seth'in oğlunu, sevdiğim kişiyi bir daha göremeyecektim. Ama işler Jungkook'un istediği gibi gitmeyebilirdi de. İhtimallerin ilki sevdiğim kişiyi sonsuza dek yitirmem anlamına geldiği gibi Apep'in kazanacağı anlamına da geliyordu. Gözardı etmememe rağmen bu en önemli kısımdı. Apep'in kazanması her şeyin sonu demekti.

Ve söylemeliyim ki yansımamdan başka bir şey göremiyordum suda. Zaten göreceğime dair umudum da yoktu. Hiyeroglifleri okuyamamıştım. Bu bile yeterliydi eskisi gibi Antik Mısır'la ilgili bir şeyleri artık kavrayamayacağımı anlamam için.

"Yani?" dedim Yoongi ve Jungkook suya bakmaya devam ederken. "Hiçbir şey göremiyorum."

"Gerçekten göremiyor musunuz?" dedi Yoongi. Sanki inanamamış gibiydi buna. "Evet, göremiyorum." diye yineledim ben de. "Sen görüyor musun ki?"

Yoongi'nin dudakları hafifçe yukarı kıvrıldığında suda bir şeyler gördüğünü anlamıştım ama yine de net bir ses tonuyla "Söylemeyeceğim." demişti. Bilmiş tavrıyla sinirlendiğimi hissetmiştim bir an. "Seth'in oğlunun böyle şeylere ihtiyacı yok." Neden hala rol yapıyordu, bilmiyordum ama düşünmek için fırsatım da olmamıştı. Çünkü dakikalar içinde Jungkook yaşlı adamın yakasına yapışmıştı.

"Bize ne gördüğünü söyle." diye bağırdı adama. Böyle davranmasına gerek var mıydı, sanmıyordum. Ama adamın gözleri Jungkook'un şaşırdığında kocaman olan zeytine benzeyen gözlerinden bile daha büyüktü. Korkmuş muydu yoksa?

Adam hızlıca başını salladı. "Hiçbir şey. Hiçbir şey görmedim. Yemin ederim."

"Yalan söylüyor." Yoongi beni de sarsarak oturduğu yerden kalktığında ayağının ucuyla su dolu kabı devirmişti. "Ne yapıyorsun sen?" dedim sesin yüksekliğini umursamadan. Farkında olmadan iki aptalla yola çıkmıştım. Tebrikler, Park Jimin.

"Gördüğünü biliyorum."

Jungkook'un çekiştirmesiyle adamın bedeni titremeye başladı. Onu durdurmak için öne doğru atıldım ama Yoongi beklenmedik bir hızla beni tutarak hareket etmemi engelledi. Dokunuşunun yumuşak olmadığını söyleyebilirdim. "Bıraksana beni." diye bağırdım elinden kurtulmaya çalışırken. Sıska bedenine rağmen bu denli güçlü olması beni şaşırtmıştı doğrusu.

"Sadece bekle, Jimin."

Bir anlığına onda Seth'in karanlığını gördüğüme yemin edebilirdim. Karşımdaki Kore'deki yeşil saçlı çocuk değildi. Karşımdaki Tanrı Seth'in oğlu Yoongi'ydi.

"Şu çocuğun," Jungkook başıyla hemen arkasındaki Yoongi'yi işaret etti. Fazlasıyla soğukkanlı görünüyordu. "kim olduğunu biliyorsun, değil mi?" Adam düşünmek için beklememişti bile başını sallarken. Yoongi'nin kim olduğunu bilmesinden çok bildiği halde bizi içeri davet etmesini yadırgayabilirdim ben. Ya da bunu bildiği halde nasıl ona karşı kaba davranmış olduğuna. Çünkü ancak aklını kaçırmış biri cesaret edebilirdi buna. "Bu yüzden içeri almış olmalısın bizi. Seth'in oğlunu geri çevirmek felaket olurdu senin için." diyerek konuşmaya devam etti. "Şimdi ne gördüğünü söyle bize. Söyle ki Tanrı Seth tarafından canın bağışlansın."

"Herkesin öldüğünü gördüm. Nil'in kırmızıya döndüğünü, olmaması gerekenlerin olduğunu gördüm." Adam hızla, bozuk bir dille konuşmaya başladığında Yoongi'nin dudaklarının yana kıvrıldığını görmüştüm. Adamın bu halinden keyif alıyor olamazdı. Bu acımasızcaydı.

Semi-Gods Among Us - YoonminDonde viven las historias. Descúbrelo ahora