XXIX. Bölüm: Ra'nın Sadık Savaşçısı

1.1K 156 29
                                    


Ortalık tamamen sessizleştiğinde Jungkook'un kalp atışlarını en az kendiminki kadar net duyabiliyordum. Heyecandan mıydı yoksa korkudan mı, bilmem ama sanırım Taehyung'un onun sevdiği kişiden fazlası olduğunu anlamıştı. İnsan gibi davranmış olsalar da nihayetinde diğer yarıları birer tanrıydı. Bunu yanlarını görmezden gelemezlerdi.

''İmkanı yok.'' dedi Taehyung, sensizliği bozarak bizim de rahat bir nefes almamızı sağlamıştı.

''O buraya girebildiğine göre-''

''Kim olduğumu unutuyorsun.'' Yoongi üçüncü kişinin sözünü keserek konuştuğunda Taehyung hafifçe öksürdü. ''Hatırlatman sadece senin zararına olur, Çölün Efendisi.''

Belli belirsiz bir gülme sesi duyuldu ardından.

Yoongi'nin ve diğerlerinin yüz ifadesini görmek istiyordum. Aralarındaki havanın nasıl olduğunu kestirebilmek güçtü çünkü böyleyken.

''Her neyse.'' Tekrar ayak sesleri duyuldu. Sesin sahibi Taehyung değildi bu kez. Yere daha hafif basıyordu- ağırlığını vermekten korkuyormuş gibi. Sesinden anlayamamıştım ama bu bir kadın olabilir miydi? ''Eğer bakması için birini yollamayacaksanız gidip ben kontrol edeceğim.''

''Neden güçlerini kullanmıyorsun?''

Nedense Yoongi'nin yüzünde alay dolu bir ifadenin olduğun emindim konuşurken. Jungkook kolumdan sıkıca tutuyor olmasaydı diğer kişinin yüz ifadesini görebilmek için dışarı çıkabilirdim.

''Kralın bunu yasakladığını biliyorsun.'' diye cevap geldi saniyeler sonra. ''Güçlü ya da güçsüz fark etmez, o iki ölümlü buradayken güçlerimizi kullanmamız yasaklandı.''

''Öyle mi? Bunu bilmiyordum.''

Taehyung tekrar öksürdü. ''Farkında olmadan yaydığımız bir enerji bile onların bünyesi için ağır gelebilir. O çocuklara ihtiyacımız var.''

''Haklısınız!''

Çıkan gürültü ile ne olduğunu anlayamamış olsam da yerin sallandığını hissetmiştim. Deprem değildi, bunu anlayacak kadar çok şey yaşamıştım. Ve bir şeylerin bizi yerin altına çekmemesi için de duvara sıkıca tutunmuştum.

''O çocuk olmasaydı size asla yardım etmezdim.''

''Apep ortak düşmanımız. Senin gibi birinin bile ihtiyaç duyduğu şeyler var.''

''Hayır yok?'' Bu kez yürümeye başlayan Yoongi olmalıydı. Ayak sesi kesildiğinde bir şey gıcırdamıştı. ''Neredeyse ölüydüm. Evrenin yok olması umrumda olmazdı.''

Sesinden umursamadığı hissedilse de Yoongi'nin bile yaşamayı istediğini biliyordum.

''Gerçi o çocuk için...''

O çocuk ben olmalıydım. Kıyamet yaklaşsaydı Ölüler Diyarı'nda olsa bile benim için endişelenirdi, değil mi? Parmağımda ona ait bir yüzük taşıyordum. Bu çoğu şeyi etkileyebilirdi.

Yoongi cümlesini tamamlayamadan kapının altından parlak bir ışık sızarak odayı aydınlattı. Nasıl bir yerde olduğumuzu düşünme fırsatım olmamıştı ama burası hiç de hayal edebileceğim gibi bir yer değildi. Tabii timsahların olabileceği bir yer de!

Oda çok büyük olmamakla birlikte bir sürü rafa sahip dolaplar vardı içinde. Ve hiçbirinde de boş raf yoktu. Garip heykeller, küçük kavanozlar... Bu bana lisedeyken Jungkook'la gittiğim şakacı dükkanı hatırlatmıştı.

''Kayığı kimin çaldığını bulmamız gerekiyor.''

Işık gittikçe zayıflarken, Jungkook'un çekiştirmesiyle, tekrar dikkatimi onlara verdim.

Semi-Gods Among Us - YoonminWhere stories live. Discover now