XXXV. Bölüm: Tanrılar Ordusu (Ⅱ. Kısım)

1.2K 132 55
                                    


Yoongi, Seth'le ne yaptığı ve avluda söyledikleri hakkında konuşmamakta kararlıydı. Jungkook da benim gibi birkaç kez sormak istemiş ama cümlesini bile tamamlayamadan Yoongi tarafından susturulmuştu. Bizden bir şeyler saklayacağını düşünme ihtimalinden hoşlanmasam da kendinden emin bir hali vardı. Bu yüzden her ne oluyorsa ona güvenmeyi seçecektim, her zamanki gibi.

''Şimdi orada bir ay mı geçmiş oldu?'' dedi Jungkook, omuzlarını pencere pervazına yaslamış, yıldızlı gökyüzünü izliyordu.

''Büyük ihtimalle.'' diye yanıtladı Yoongi.

''Kıyamet alametlerinden bahsetiyordunuz. Onlarla tek başına baş edebilir mi?''

''Onun kim olduğunu unutma.'' Elindeki kadehi masanın üzerine bırakarak ayağa kalktı. ''Bunu söylemekten hoşnut değilim ama yıllarca benim ve destekçilerimin saldırılarıyla kolayca başa çıktı. Birkaç sıkıntı onun için sorun olmayacaktır."

''Birkaç sıkıntıdan kastın ne?'' dediğimde bana doğru dönmüştü. Üzerinde Seth'in gönderdiği zırhlı bir kıyafet vardı. Ve bir tanrıya yakışır giyimiyle büyüleyici görünüyordu.

''Kuraklık, kıtlık, doğal afetler ve birkaç baş belası böcek işte; kutsal kitaplarda bahsedilenlerden.''

''Sen buna sıkıntı mı diyorsun?'' dedi Jungkook, Yoongi'nin söyledikleri onu öfkelendirmişti.

''Hayatın kısa olduğu için böyle şeyleri büyütmen normal ama bizler için bu hiçbir şey.'' Yoongi elini gelişi güzel salladıktan sonra boynundaki kolye ile oynamaya başladı. Ne olduğuyla ilgili hiçbir fikrim yoktu ama sonradan bir kolye olmadığını gördüğüm an anlamıştım. "Bizlerin... daha doğrusu tanrıların endişe etmesi gereken en büyük şey güneşin yok olması, yani kıyametin gelmesidir.''

Apep'in her gün güneşi yok etmek için deneme yaptığını ve her seferinde de yenildiğini hesaba katarsak Ra'nın güçlü ve yüce biri olduğu sonucunu çıkartabilirdik sanırım. Çünkü ben onun yerinde olsaydım değil sonsuz bir süre birkaç gün bile dayanamaz; sıkılıp işi bırakmış olurdum. Öyle bir seçeceğim olsaydı tabii.

''Yine de uğraşması zor, değil mi?''

Jungkook'un, Yoongi'nin Taehyung'u övmesinin ne kadar büyük bir şey olduğunun farkında olduğunu sanmıyordum.

Yoongi omuz silkti, ''Zor ya da değil, desteğimiz ulaşana dek başa çıkmak zorunda.''

''Destek mi?''

''Evet ama neden sahip olduğum tek boş anı bunu konuşmakla harcıyorum?'' Bana doğru göz kırptığında Jungkook derin bir iç çekmişti.

''Endişeni anlıyorum ama...'' Ağır hareketlerle yanıma oturarak elimi avuçlarının arasına aldı. Kalbimin erimeye başladığını hissedebiliyordum. ''Sizlerin aksine beni parlak bir gelecek beklemiyor.''

Söylediği şey ile hızlıca ona doğru dönerek doğruldum. ''Neden böyle konuşuyorsun?''

''Sana geri döneceğim, Jimin. Bu konuda endişelenmemelisin.'' Eğilerek dudaklarını saçlarıma bastırdığında Jungkook'un kusmaya benzer bir ses çıkardığını, ardından da çarpma sesini duymuştum. Jungkook'un iniltisini görmezden gelerek devam etti, "Ama istiyorsan arkadaşın için endişe edebilirsin.''

''Hey! O şey nereden geldi?''

Jungkook kafasını ovuşturarak yerden kalkarken gülmemek için dudağımı ısırdım. Gülersem eğer daha çok sinirlenirdi.

''Tanrıların Altın Çağı'ndayız. Birkaç özel güce sahip olmama şaşırmamalısın.''

Altın Çağ mı? Atlantis Dönemi gibi bir şeyden mi söz ediyordu?

Semi-Gods Among Us - YoonminWhere stories live. Discover now